Sinop''ta Gezilecek Yerler Ve Turistik Alanlar

Sinop Fotograf Albümleri

Sinoplu Diyojen ve Heykeli:

Kentin girişinde heykelini göreceğiniz antik çağların ünlü filozofu Diyojen M.Ö. 412 yılında Sinop’ta doğmuştur. Bu yüzden de antik kaynaklarda dahi Sinoplu Diyojen adıyla bilinir.

Diyojen mutluluğun en basit biçimde yaşanarak bile elde edilebileceğini savunmuş ve yaşamını bir fıçıda geçirmiştir. Kinik düşünceyi benimseyen filozofa göre doğaya en uygun yaşam hayvanların yaşamıdır.

Diyojen ile ilgili anlatılan en ünlü hikayesi ise Büyük İskender ile arasında geçen diyalogdur.

Başkalarının sefillik olarak gördüğü yaşamına rağmen dünyanın pek çok yerinde ün yapan bu filozofu ziyaret eden Büyük İskender başka insanların kendisinden korkuyla kaçışmasına rağmen hiç istifini bozmayan Diyojen’e “sen benim kim olduğumu biliyor musun ?"der. Diyojen “sen benim kölemin kölesisin çünkü dünya benim kölemdir, sen de dünyanın kölesisin” diyerek cevap verir. Diyojen’in bu yanıtı çok hoşuna giden İskender kendisinden istediğini dilemesini söyler. Diyojen’in cevabı ise yaşam felsefesine uygundur: “Gölge etme başka ihsan istemem”.

Güpegündüz elinde fener ile dürüst adam aradığı söylenir. Heykel, Sinop Belediyesince 2006 yılında tamamlanarak, Sinop ile ana kara arasındaki kıstağın en dar olduğu noktada dikilmiştir.

Heykel Ondokuz Mayıs Üniversitesi öğretim üyesi Turan Baş tarafından yapılmıştır.

Heykelin yüksekliği 5.5 metredir. Heykel, Diyojen'in elinde bir lamba ile dürüst adamı aramasını simgelemektedir.

Milliyet gazetesine göre heykelin dikilmesinden sonra kimi politikacılar heykelin simgelediği olayı eleştirmiş ve Diyojen'in dürüst insan aramasının Sinoplu'lara hakaret olduğunu ileri sürmüşlerdir.Ne var ki Diyojen bu sözü Sinop'ta değil Atina'da söylemiştir.

SİNOP KALESİ: Tarihî Sinop Kalesi

M.Ö. 7. y.y. da şehri korumak amacıyla yarımadanın üzerine kurulmuştur. Roma,Bizans ve Selçuklular döneminde onarılarak kullanılmıştır. Günümüzde hâlâ özelliğini koruyan kalenin 2050 m. uzunluğu, 25 m. yüksekliği, 3 m. genişliği olup, iki ana giriş kapısı bulunmaktadır. Kale duvarı şehri çevrelemektedir.Osmanlılar döneminde 1877 yılında kullanılmaya başlanmıştır.

İ.Ö. VIII. Yüzyılda Milet ‘ten gelerek Sinop ‘ta yerleşip koloni kuran göçmenler tarafından ilk defa yapıldığı düşünülmektedir. Kaleler VII. Yüzyılda Kimmerlerin istilasından sonra yeniden onarılmıştır. VI. yüzyılda Pers hakimiyetine geçen şehir Pontus Kırallığının önemli bir merkezi olmuş, surlar IV. Mitritathes tarafından bugünkü sınırlarıyla onarılıp geliştirilmiştir. Romalılar ve Bizanslılar döneminde de devamlı onarım görmüştür.1214 ve 1261 yıllarında Selçukluların eline geçen kale yeniden onarılarak savunmayı güçlendirmek amacıyla iç kale oluşturulmuştur. Sinop şehir surları yarım adanın en dar olan boyun kısmını tamamen çevrelemektedir.Kuzey surları 1800 m. güney surları 400 m. doğu surları 500 m. batı surları 273 m. olmak üzere toplam sur uzunluğu 2973 m. ‘dir. Sur kalınlığı 8 m. olup yüksekliği 25-30 m. arasında değişir. Evliya Çelebi seyahatnamesinde Kumkapı, Tersane kapı, Yenice kapısı, Tabakhane kapısı, Lonca kapısı ve Deniz kapısından bahseder.

İçkale

Sinop kent surları, yarımadanın en dar olan boyun kısmı ve Yalı ile Kefevi mahalleleri hariç olmak üzere tüm şehri çepeçevre kuşatmaktadır.. Günümüze kadar Kumkapı ve lonca kapısı ayakta kalmıştır. Kuzey surları denizin etkisiyle çok yıpranmıştır. Şehrin batı tarafında, Kaleyazısı ile Kumluk denilen sahanın arasındadır. Güney ve kuzey tarafları denizdir. Kale, Selçuklular Sinop’u aldıktan bir yıl kadar sonra esas kısma doğu tarafından uzun bir sur ilave edilerek yapılmıştır. Bu kısım yapılırken Şehrin Eski Mabet, Saray gibi enkazından da istifade edilmiştir. Bu nedenle, bir çok sütunlar, sütun başlıkları ve mabet yazıtları duvar aralarına konulu bir şekilde bulunmaktadır.

İçkale kuzey ve güney bölümü olmak üzere iç içe iki bölümden ibarettir. Selçuklular döneminde iç kale 1877 tarihinden itibaren hapishane olarak kullanılmaktadır. 06 Aralık 1997 tarihinde cezaevi yeni hizmet binasına taşınmıştır.

SİNOP CEZAEVİ: Cezaevi müzesi ve surları

Tersane alanında iç kalenin ortasında etrafı yüksek kale bedenleriyle çevrili alandır. Bu özelliğinden dolayı mahkumların kaçışını imkansız kılmıştır. Cezaevi Osmanlılar döneminde 1877 yılında kullanılmaya başlanmıştır.

Cezaevinin bulunduğu alan, Osmanlıların Karadeniz'deki en büyük tersanesi konumunda idi. Cezaevi, iç kalenin içindeki bu eski tersane alanına 3 Ekim 1214 yılında Sinop’u zapteden Selçuklu Sultanı İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılmıştır.1887 yılından itibaren ceza evi olarak kullanılmaya başlanmış olan bu yapının etrafı, yüksek kale bedenleriyle çevrilidir.

Hapishaneyi çevreleyen iç kale 11 adet burç ile desteklenmiştir. Burçların yüksekliği denize hakim güney bedende 22 m. Ve surların yüksekliği ise 18 m. dir.3 m kalınlığında olan surların üzerinde iç kaleyi bir uçtan bir uca gezebilme imkanı veren yollar (seğirtmeç) muhafızların gezi yolu olarak kullanılmıştır.
Tersane ve zindan olarak kullanılan pek çok kültürel değeri bünyesinde barındıran İçkalede, 1882 yılında yapılan hapishane binası ile tek kubbeli hamam devrin tipik mimari özelliklerini yansıtmaktadır.
Surların yapımında Arkeik, Klasik ve Helenistik devirlere ait çok sayıda (mabet ve yapıların mimari unsurları) devşirme malzeme kullanılmıştır. Valilik Özel İdare Müdürlüğüne tahsisli olan Eski Cezaevi ziyarete açıktır.

PAŞA TABYASI

Sinop yarımadası'nın güney doğusunda l9.yy.da Osmanlı-Rus savaşları sırasında denizden gelen tehlikeleri önlemek amacıyla yapılmıştır. Yarı ay şeklindedir. 11 top yatağı, cephanelik ve mahzenlerden oluşmaktadır. Paşa Tabyası yeme içme tesisi olarak hizmete açılmış olup İlimiz turizmine hizmet vermektedir. Diğer bir tabya da Korucuk Tabyası'dır. Bu Tabya özel şahsın mülkiyeti içindedir.

Etnografya Müzesi - Sinop

Yapı tipik bir 18'inci yüzlyıl sonu konağıdır. Temel ve zemin katı moloz taş, ana katları ahşap karkas-tuğla karışımı olan yapı üç katlıdır. Ön cephesi caddeye, arka cephesi ise yapının bahçesine bakan konağa, cephe ortasında ışıklık pencereli cümle kapısından girilir. Ambar ve büyük hizmet bölümleri, mutfak, çeşme gibi mekan ve detaylarla ayrılmış olan zemin katta duvarlar moloz taşından inşa edilmiştir. Karanlık olan bu kattan üst katlara çıkan sağlı sollu merdivenin girişi ahşap olarak yapılmış geniş bir sivri kemer halindedir. Yanındaki dört katlı büyük Öküzoğulları Konağı gibi, cephelere yanlarda anıtsal çıkıntılar halinde yansıyan köşe odalarına sahip olan orta ve üst katlar orta sofalı, dört eyvanlı ve köşelerde birer köşe odalı simetrik plan düzeniyle benzer görünüştedirler. Tüm duvarları ve iç bölmeleri ahşap olan bu katlarda zengin bir ahşap oymacılığı ile birleşen duvar boyamacılığı bir zamanlar bu konutun ne derece zengin bir görünüşe sahip olduğunu göstermektedir. Köşe odalarına geçit verecek şekilde pahlanmış kare alanlar halinde olan sofaların eyvan geçişlerinde ve merdiven başlarında zarif ahşap doğramalı korkuluklar ve direkler vardır. Ayrıca kemer aralarında ve tavan bordürlerinde vazo içinden çıkan çiçekler, demetler canlı bir konturlama ile ve barok renk tonlamasıyla romantik bir anlayışla yapıldıklarını gösterir. Selamlık olarak kullanıldığı sanılan orta kat süslemesi, harem olarak kullanılması gereken üst kata göre daha ölçülü ve taşralı bir karakter taşır. Bu katta kemercikli ve şeritvari dekorlu çıtalı bir ahşap kaplama tüm iç mekan ve oda duvarlarını kaplamakta, köşe odalarında sedir şekilleri ve çubukluk, kavukluk gibi rokoko kemerli detaylar bu kaplamanın meydana getirdiği ciddi loşluğu hareketlendirmektedir.

Harem olarak kullanıldığı belirtilen üst kat, aynı simetrik planlama ile yapılmış, ayrıca diğer katlara göre kullanımına uygun bir renk ve aydınlık anlayışına nispeten çağdaş İstanbul Rokoko süslemesine yakın bir şekilde dekorlanmıştır. Bu katta bol pencere ile yeterli gelen ışığın oluşturduğu etkiyle de neşelenen mekan düzenlemesi, tavanlardaki zengin rokoko bitkisel kıvrımlı bordürlerle ve oda dolap kapaklarında ki renkli çiçek buketleriyle süslenmekte, köşe odalarındaki yuvarlak kemerli ve iç-dış bükey nişlerle canlı bir barok etkinin Sinop'un bu ünlü konağında yaşatıldığını göstermektedir. Bu ihtişamlı iç mekan etkisini zengin döşemeli Osmanlı yaşamı ve o zamanlar tüm deniz manzarasına açılan yapı ile birlikte düşünmek gerekir. Aynı tür barok kıvrımlanma, buruk bir neşeden kaynaklanan romantik etki ve manzaraya bu ihtişamla açılış, o dönem İstanbul’unda I. Abdülhamit'in Topkapı Sarayı harem dairesindeki odalarında daha zengin detaylı ve Avrupa rokoko üslubunda olmak üzere meydana getirilmiştir. Bu barok detaylama içinde bir köşe odasında görülen kırmızı damarlı mermer taklidi stukko uygulaması ise bu konakta çalışan usta ve nakkaşların 18'inci yüzyıl içlerinde başkent veya azınlık kökenli olarak Batı-Hristiyan etkilerini Sinop'un bu ayan konağına taşıdıklarını düşündürmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen konak bugün Etnografya Müzesi olarak hizmet vermektedir.

Sinop Arkeoloji Müzesi

Şehir merkezinde bulunmaktadır. Sinop kazılarında ve çevresinde bulunan eserler sergilenmektedir. Müze bünyesinde Prehistorik, Helenistik, Roma, Bizans, Etnoğrafik eserler ile, Sinop çevresinden toplanmış ikonalar bulunmaktadır.

Sinop Müzesi''nde teşhir edilen eserler arasında ayrı bir yeri ve önemi bulunan, sanat tarihi bakımından seçkin bir örnek teşkil eden ikona koleksiyonudur. Koleksiyonda yer alan ikonalar; İkona Aziz Minas, Melek Mihail, İkona İsa, İkona Meleklerin Düşmanlarla Savaşı, İkona İsa ve Meryem, İkona Büyük Ruh, İsa ve Azizler yer almaktadır.

Sinop Aşıklar Caddesi

Düşünün ki akşam güneşi batıyor, yüzünüze sıcak bir rüzgar vururken siz diğer yandan kaldırımlara dikilmiş palmiyelerin altında yürüyüşünüzü yapıyorsunuz. Burada bulunan çay bahçelerinde biraz mola verip soluklanırken, yol boyunca kurulmuş olan dondurma, patates cipsi, hediyelik eşya, kitap ve tattoo stantlarına uğrayabilirsiniz.

Aşıklar Caddesi, Sinop Merkez’de bulunmaktadır. Arkadaşlarınızla birlikte Sinop’a gelirken özellikle sevgililerin yürüdüğü bu cadde de güzel sohbetler eşliğinde yürümenin keyfini yaşayın. Caddenin özelliği ise kenarında palmiyelerin olması.Burada yürürken çay bahçelerinde akşam kurulan stantlarda hediyelik eşya alabilir, dövme yaptırabilir, patates cipsi yiyebilirsiniz. Sevdiklerinizle birlikte dondurma yiyebilirsiniz. Kitap alabilirsiniz. Kültür veya iş gezisi kapsamında geleceğiniz Sinop’ta gezip, görebileceğiniz bir çok tarihi ve kültürel yerler bulunmaktadır. Aşıklar Caddesi’nde sevdiklerinizle birlikte akşam üzeri yemek yiyerek, güneşin batışını izleyebilirsiniz. Sinop’ta ünlü Diyojen Heykeli’ni görmeden dönmeyin. Plajlarında güneşlenip, denizinde yüzmenin keyfini çıkarın. Burada bütçenize uygun olarak konaklayabileceğiniz tesisler bulunmaktadır. Ayrıca yeme-içme ihtiyacınızı giderebileceğiniz uygun fiyatlarla hizmet sunan kafe ve restoranlarda mevcut. Sinop’tan ayrılmadan evvel şehre özgü organik ve yöresel ürünlerden kendiniz veya sevdikleriniz için hediye olarak satın alabilirsiniz.

Şahin Tepesi:

Kefevi Mahallesi’nde yer alan Şahin Tepesi, şehrin tüm manzarasını ayaklar altına seren bir nokta olduğu için gelen ziyaretçiler tarafından sıkla uğranmakta.

Eski dönemlerde gözetleme alanı olarak kullanılıyor olup daha sonrasında Amerika’nın Rusya’yı gözetlediği bir üs olmuştur.

Tabi tüm dış güçlerin bölgeden çekilmesi üzerine, şimdilerde şehrin panorramik görüntüsüne karşı çayınızı yudumlayarak fotoğraf kareleri çekmek için kullanılıyor.

Boztepe Burnu:

Sinop merkez ilçenin büyük bir bölümünü kapsayan yarımada Boztepe Burnu ya da bilinen bir diğer adıyla Sinop Burnu, İnceburun üzerinden çıkan bir burun şeklinde görünmesinden dolayı bu şekilde adlandırılmış.

Boydan boya 9 kilometre uzunluğa sahip olup, güneyiden Gerze, kuzeyinden ise Hamsilos Koyu’nun girişi, Akliman ve Başkaya Burnu görülebiliyor.

Eski zamanlarda ada olarak bilinen Boztepe ile kara arasınındaki kanalın Selçuklular tarafından kapatıldığı anlaşılması üzerine konu açıklığa kavuşmuş. Günümüzde bu kanalın tekrar açılması konusunda projeler mevcut.

Ülkemizdeki tek doğal liman olma özelliğini elinde bulunduruyor olup, kuzeydoğu bölümü denizcilik için oldukça tehlike arz etmektedir.

Bu noktada fazlasıyla kayalık ve denizin dip kısımlarında uçurumların olduğu bilinmekte. Üstelik zamanında hala da kullanılmaya devam edilmiş.

Bu kayalık uçurumların içerisinde denizden girişi bulunan çok sayıda insanın girebileceği büyüklükte mağaralar bulunuyor.

Boztepe’yi boydan boya dolaşabileceğiniz bir de yürüyüş yolu yer alıyor.

AKLİMAN:

Şehre 9 km. uzaklıktadır. Kilometrelerce uzanan ince beyaz kumu, ormanla denizin adeta kucaklaştığı orman içi piknik ve mesire yerleriyle ünlüdür. Kumsal boyunca plajlar, kamp-çadır yerleriyle moteller bulunmaktadır.Orman ile denizin kucaklaştığı Akliman, Sinop şehir merkezine 8 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Denizin ormana girintisi ile oluşan doğal sığınak liman doğanın mucizelerinden sadece biri denebilir. Girintinin önünde bulunan doğal ada bir menderek yardımıyla karayla birleştirilerek balıkçıların kullanabileceği harika bir barınak haline getirilmiş. Hamsilos yoluna doğru yer alan kısım mesire ve piknik alanları olarak kullanıma ayrılmıştır. Ağaçların altında tüm gün keyif yapabileceğiniz masalarda mevcut üstelik. Neden Gitmeliyim? Koyu boydan boya balıkçı tekneleri işgal etmiş durumda, pikniğe gelen misafirleri koyda gezdirip Hamsilos’a götüren gezi tekneleri de yer alıyor. Pikniğe gelenleri koy içinde gezdiren ve rüzgarsız zamanlarda Hamsilos’a kadar götüren gezi tekneleri de var. Buranın en dikkat çekici yanlarından biriside eski dönemlerden kalma mezarların oluşu.Mezarların hemen yanı başında bilgilendirici açıklamalar yapılmış olup, detaylı bilgiler veriliyor elbette. Karadeniz’e deniz yolculuğu yaptıkları sırada gemilerde ölen kişiler karaya çıkartılarak buraya defnedilmişler. Çoğu kişinin kimliği verilen bilgiler arasında ayrıca vefat edenlerin çoğunun 1700-1800’lü yıllar arasında olduğu anlaşılmakta.Doğanın bir armağanı olan Akliman; bataklık, kumul, deniz ve ormanlık alanları ile zengin biyoçeşitliliği bir arada barındırıyor. 1987 yılında mesire yeri olarak nitelendirilen bölge ardından tabiat parkı olarak ilan edilmesiyle birlikte mesire statüsü kaldırılarak tabiat parkı sınırlarına dahil edilmiştir. Bunun üzerine Akliman Günübirlik Kullanım Alanı ismi verilmiş.

Akliman-Hamsilos yöresi Kültür Bakanlığı tarafından 1991 yılında 1.derecede Doğal Sit alanı ilan edilmiştir.

HAMSİLOS: Hamsilos Koyu

Akliman piknik alanına 1 km. uzaklıktadır. Denizin kara içine bir ırmak gibi girdiği, çevresi çam ağaçlarıyla kaplı, güzelliğine doyum olmayan Hamsilos Fiyordu, Türkiye''nin tek fiyordudur.Sinop merkeze 11 kilometre uzaklıkta yer alan Hamsilos Koyu, harika bir manzaraya ev sahipliği yapıyor olup Türkiye’nin tek fiyordu olma özelliğini taşıyor. Asıl adı Hamsolos ancak halk tarafından Hamsilos olarak adlandırılıyor. Yolunuz düştüğü takdirde güneşi burada batırmadan dönmeyin derim! Fazla bilinirliliğe sahip olmayışından ötürü el değmemiş bakir güzelliğini hala korumakta. Neden Gitmeliyim? Bu dillere destan manzaradan kopmak zorunda değilsiniz. Alın yanınıza çadırınızı ve tüm geceyi burada geçirin. Yanınıza mutlaka fotoğraf makinenizi bulundurmayı ihmal etmeyin yoksada telefonlarınızın şarjını idareli kullananın ki sonrasında çekemeyeceğiniz kareler için pişmanlık duymayın!.


Hamsilos Doğa Tabiat Parkı

Şehir tüm hengamesinden kendini soyutlamış olan Hamsilos Tabiat Parkı, Sinop geziniz sırasında ilk ziyaret etmeniz gereken yerler arasında üst sıralar yer almalı. Merkeze yaklaşık olarak 14 kilometre uzaklıkta yer alıyor olup, huzur deposu adeta. O huzuru içinize çekmeniz gidip görmeniz ancak anlamanıza yardımcı olacaktır.

Bölgeye geldiğinizde arabanızı dışarıda bırakarak içeriye giriş yapıyorsunuz. Bana kalırsa telefonlardan da kurtulmakta fayda var. Atın çantanızın derinliklerine gitsin. Kırk yılda bir gelmişsiniz böyle bir ortama anın tadını çıkartın derim. İçeri girdiğinizde otlayan inekler, cıvıldaşan kuşlar ne ararsanız var. Ne yöne bakarsanız mavi ne yöne bakarsanız yeşil. Burada görebileceğiniz yalnızca iki renk var anlayacağınız. Renklerin anlamlarına inecek olursak; her ikisi de huzuru ve güveni temsil ediyor. Yani nereden bakarsanız bakın burası görülmeye değer bir nimet.

Ayancık Akgöl ve inaltı mağarası

Ayancık Akgöl :

Hiç beklermiydiniz bilmiyorum ama Sinop ili gerçekten pek çok doğal güzelliği bünyesinde barındırıyor. İşte bunlardan biri de Akgöl… Ayancık ilçesinde yer alıyor olup, 5 yalnızca kilometre uzaklıktadır. Dilediğiniz gibi vakit geçirebilirsiniz burada. yol kenarında biraz mola verip manzaranın tadını doyasıya çıkarabilir, alabalık restoranlarında kısa bir lezzet arası verebilir veya göl kenarında doğa ile baş başa verip piknik yapabilirsiniz tercih sizin.

Neden Gitmeliyim? Göl yapay olup, 1991 yılında bakanlık tarafından Akgöl Yaylası olarak bir turizm alanı ilan edilmiş ancak yaylaya çıkan yolların bozuk olması ve popüleritesinin fazla olmayışından dolayı pek fazla kişi tarafından bilinmiyor. Elbette ki böyle bir güzelliğin az biliniyor olması üzücü olsa da kafa dinlemek ve insanlardan uzaklaşmak için birebir bir ortam sunması sebebiyle bir yandan sevindiriyor. Bense sizler için burayı sizler ile paylaşıyor ve gezilecek yerler listenize eklemeniz için ısrar ediyorum. Şimdiden keyifli gezmeler…

Uyarı; Denizden 1200 metre yükseklikte olan yaylada sık ormanlık alanlara rastlayacaksınız. Yaban hayatını sonuna kadar hissedebileceğiniz ortamda; yaban domuzu, ayı, kurt, çakal veya tavşan önünüze çıkabilir,aman dikkat!.

Ayancık İnaltı Mağarası :

Ayancık ilçesinde yer alan İnaltı Mağarası, etkileyici bir atmosfere sahip desem yanlış olmaz. Kendisiyle aynı ismi taşıyan İnaltı Köyü sınırları içerisinde konumlanıyor. 658 metre uzunluğa sahip mağaranın 300 metrelik kısmı aydınlatılmış durumdadır. Bununda yalnızca 125 metrelik bir kısmı ziyaretçi girişine açıktır. Gelen ziyaretçiler düşünülerek çevre yolları düzenlenmiş ve hatta içerisine yürüyen merdivenler dahi yapılmış. Duvarları travertenlerle kaplı olan mağaranın bazı bölümlerinde doğal oluşum olan sarkıtlarla bezenmiştir.

Mağaraya girdiğinizde yol kıvrımlaşarak doğu ve batı yönlerinde ilerler. Bu kısa yürüyüşün ardından sizi karşılayan galeri, mağaranın en geniş ve en kuru bölümü. Gittikçe daralan mağaranın çeşitli noktalarında; sarkıt, dikit, sütun, örtü ve duvar damlataşları, damlataş havuzlarını görmeye başlayacaksınız. Yarattığı gizemli havadan ötürü gelenleri içine çeken mağara turizm yönünden oldukça elverişlidir. Gezdiniz, yoruldunuz mağaranın önünde bulunan kır kahvesinde biraz soluk alıp bir şeyler yudumlayabilirsiniz.

Sinop Güzelyalı Plajı

Samsun-Sinop karayolundan başlayan Güzelyalı, şehir merkezine 5 kilometre uzaklıkta konumlanıyor. Yaklaşık olarak 30 kilometrelik bir alanda yapılmış olan düzenlemelerin ardından hem sahili hem denizi hem de günlük spor aktivitelerin yapılabileceği ekipmanlar, çocuk oyun alanları, bisiklet yolu ve kullanıma açılmış golf sahasıyla önemli bir cazibe merkezine dönüştürülmüştür.Neden Gitmeliyim? Gelen tüm ziyaretçilerine gerek sosyal olsun gerek eğlence mekanları olsun tüm gün boyunca hizmet verecek tüm faaliyetleri sağlamaktadır. Konutlarla ile yan yana bulunuyor olması sebebiyle bölgede konaklayan ve hali hazırda yaşamakta olan insanlar için büyük avantaj sağlıyor.

KARAKUM YÖRESİ: Karakum Plajı

Kente 2 km. uzaklıktadır. Sinop yarım adasını çevreleyen yol üzerindedir. Mevcut plajları harika simsiyah kuma sahiptir. Kamu ve özel kişilere ait oteller, tatil köyü, kafe, restoran, bungalov tipi evler, kamp, çadır yerleri bulunmaktadır. Sinop halkının yürüyüş parkurudur.

Karadeniz’in en dik ve kıyısına bir o kadar en yakın olan Sinop ili, plaj ve denizleri ile ön plana çıkıyor. Öyle ki son zamanlarda kazandığı ivmeye bakacak olursak tatil şehri olma yolunda hızla ilerliyor. Merkeze 3 kilometre uzaklıkta konumlanan Karakum Plajı, doğallığını kaybetmemesi ve sessiz sakin bir ortam sunması açısından en çok tercih edilen yerler arasında yerini alıyor.

Kum zemin diğer tüm plajlara nazaran daha farklı diyebilirim. Bunun sebebi ise Boztepe Yarımadası’nda bulunan yanardağın patlaması üzerine püsküren küllerin denizin dibini siyaha boyamış olmasıdır. Şemsiye, şezlong, yeme ve içme ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz mekanlar bulunuyor.

BAHÇELER MEVKİİ:

Şehrin girişinde iç limana bakan kısımda ağaçlarla kaplı kumsalı ve plajı bulunan mesire, piknik, kamp ve çadır alanıdır. Yanında kamu kuruluşlarının sosyal tesisleri bulunmaktadır.Ortalama 500 m uzunluğunda ve 4-10 m arasında değişen genişlikte kum bandında; halk plajı, orman kampı ve dinlenme tesisleriyle, belediye kampı ve kampın içinde yer alan motel, restoran, kamp ve çadır yerleri bulunmaktadır. İnce sarı kum ile kaplı olan sahil bandından denize girilebilmektedir. Bandın gerisindeki ormanlık alan ise piknik ve mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

MOBİL MEVKİİ:

Gelincik mahallesinin devamıdır. Plajları, otel, motel ve restaurantlarıyla güzel bir tatil yeridir.Gerek tarihi olsun gerek doğallığı Karadeniz’in en dikkat çeken illerinden biri olan Sinop’un keşfedilmesi gereken yerlerinden biri de Sinop Mobil Ve Korucuk Köyü’dür. Merkeze 2 kilometre uzaklıkta yer alan bölgenin ön plana çıkan bir özelliği varsa oda kuşkusuz sakin denizi ve temiz plajlarıdır. İlçenin en bilinen ve sıklıkla gidilen yerlerinden biri olan Sinop Mobil ve Korucuk Köyü içerisinde; belgeli tesisler, restoranlar, kamp ve karavan yerleri faaliyet göstermektedir. Denilene göre buranın kumu birtakım hastalıklara iyi geliyormuş. Bu durumda insanlar arasında ün kazanmasına neden olmuyor elbetteki.

Sinop İnceburun Deniz Feneri

Sinop gezilerinin olmazsa olmaz durakları arasında yer alan İnceburun Feneri, 1863 senesinde inşa edilmiştir. Denizden yüksekliği ise 38 metre olan fenerin, 12 metre uzunluğa sahip bembeyaz kulesi hayranlık uyandırmaktadır. Eşsiz manzarası ile ziyaretçilerini büyüleyen fener, aynı zamanda Türkiye’nin en kuzey noktasında konumlanmaktadır.Sinop Merkez’e bağlı Sarıkum Köyü’nde yer alan İnceburun Feneri’ne, Akliman ve İnceburun tabelalarını takip ederek ulaşılmaktadır.

Mobil Ve Korucuk Köyü Mevkiileri

Sakin denizi ve tertemiz kumsalları vardır. Bakanlığımızdan Belgeli tesisler restaurantlar, kamp ve karavan yerleriyle geniş bir hizmet alanı sağlamıştır. İl Turizminin en yoğun olduğu çevredir.

Gerek tarihi olsun gerek doğallığı Karadeniz’in en dikkat çeken ilçelerinden biri olan Sinop’un keşfedilmesi gereken yerlerinden biri de Sinop Mobil Ve Korucuk Köyü’dür. Merkeze 2 kilometre uzaklıkta yer alan bölgenin ön plana çıkan bir özelliği varsa oda kuşkusuz sakin denizi ve temiz plajlarıdır. İlçenin en bilinen ve sıklıkla gidilen yerlerinden biri olan Sinop Mobil ve Korucuk Köyü içerisinde; belgeli tesisler, restoranlar, kamp ve karavan yerleri faaliyet göstermektedir. Denilene göre buranın kumu birtakım hastalıklara iyi geliyormuş. Bu durumda insanlar arasında ün kazanmasına neden olmuyor elbetteki.

Sinop Mobil Ve Korucuk Köyü arası 3 kilometredir.

Sarıkum Gölü Plajı

Deniz, orman ve göl ve çöl bir aradadır. Çeşitli av hayvanları vardır. Orman Genel Müdürlüğünce Tabiatı Koruma Alanı ilan edilmiştir. İl Merkezine 21 Km.uzaklıktadır.Eko Turizm açısından değerlendirmek üzere gerekli çalışmalar devam etmektetir.

Sinop’taki en uzun plaj olma sıfatını almaya hak kazanan Sarıkum Gölü, genel olarak giden ve gören herkes tarafından tam bir cennet olarak adlandırılmaktadır. Kendi gibi aynı ismi taşıyan Sarıkum Köyü’ne yaklaşık olarak 25 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Peki nereden geliyor bu isim derseniz onu da şöyle açıklayabilirim ki; göl ve denizin birleştiği noktada bulunan sarı renkteki çöl kumundan geliyor.
Bölgede gölün yanı sıra longoz ormanlarıyla çevrili olup, pek çok sayıda kuş çeşidini kurbağa ve su kaplumbağasını da bünyesinde barındırmakta. Farklı bir ekosistemi bulunması sebebiyle, çöl kumunda yetişen birtakım bitkiler ve bunlar hakkında bilgiler girişlerdeki bilboardlarda siz ziyaretçilerine sunulmaktadır.
Gölün denize bu denli yakın olmasının sebebi; önceden bir koyken tektonik hareketler sebebiyle denizden ayrılarak bir parçanın araya girmesi üzerine oluşmuş. Lagün gölü olarak tanımlanan Sarıkum, kaynak sularla besleniyor olup yaklaşık 30 kilometrelik bir bağlantı ile Karadeniz’e karışıyor.
Sarıkum Gölü Plajı, 1987 yılında Tabiat Koruma Alanı statüsüne alınmasıyla korumaya çalışılmıştır ve bunun üstüne 1991 yılında Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiştir. Bir diğer yandan kuşların göç noktası olması sebebiyle beslenme, konaklama olanağı sunarak uluslararası sulak alan ekosistem özelliğine de sahiptir. İçerisinde yer alan bitkilerde Karadeniz Bölgesi’nde rastlanması olası olmayıp yalnızca burada görebileceğiniz türdendir.
Bu bilgide bize, başta cennet olarak nitelendirdiğimiz Sarıkum Gölü’nün bir kez daha farklı ve özel bir ekosisteme sahip olduğunun göstergesidir. Gerek araştırma yapmak amacıyla olsun gerek tatil olsun her yönüyle Sinop geziniz sırasında mutlaka uğranması gereken duraklar arasına hatta en başına almalısınız.
Sarıkum Gölü’nün bitiş noktasında köy başlıyor ve köyün bitiş noktasında ise deniz. Düşünebiliyor musunuz iki güzelliğin arasında yaşadığınızı. Şimdiden burada yaşayan köy halkına imrendiğiniz hisseder gibiyim. Plajın uzunluğu 4 kilometre kadar olup, gölden 50-60 metre mesafesinden başlıyor.
Kaçırmayın! Plaja indiğinizde kıyıya çok yakın bir noktada yunusların birbirleri ile oynayan ve etrafınızda cıvıldayıp uçuşlarıyla gösteri yapan kuşların sizi selamladığını anlayacaksınız. Hatta şanslıysanız çeşitli renklerde kuşlara rastlayıp yanlarına yaklaşarak bir fotoğraf karesi bile yakalayabilirsiniz.

Sarıkum Tabiat Koruma Alanı

Göl, ormanlar, yalancı maki toplulukları, kıyı kumulları, deniz kıyısı kayalıkları, sulak çayırlar, ağaçlandırma sahaları, tarım alanları ve yerleşim yerlerinden oluşuyor. İçerisinde barındırdığı oluşumlardan dolayı 1987 yılında Tabiatı Koruma Alanı olarak nitelendirilmiş olup, 1991 yılında da I. Derece Doğal Sit Alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Neden Gitmeliyim? Alanın ismini aldığı Sarıkum Gölü, tektonik hareketlerin meydana gelmesi ile oluşan çukurun üzerinde yer alıyor. Eski bir körfez olup bu göle akan derenin önünün rüzgar sonucu kumullarla kapatılması sonucu lagün gölüdür. Burada yetişen pek çok bitki bölgede nadir görülen çeşitler olup, yapılan araştırmalar sonucunda 14 tanesi endemik olmak üzere, 97 familya, 328 cins, 522 tür ve 6 takson olduğu tespit edilmiş. 26’sı ise Dünya Doğayı Koruma Birliği kriterlerine göre Öncelikli Tehdit Altındaki Türlerdendir.

Say say bitmiyor. Öyle ki yine bir özellik daha çıkmasın. Kuşların barınak alanı olan tabiat koruma alanı, Önemli Kuş Alanı olarak nitelendirilmektedir. 233 adet kuş türüne rastlanması şöyle dursun çok sayıda sürüngen, böcek ve kelebek çeşidi ile yaban domuzu, çakal, tilki, sansar, sincap, karaca gibi yabani hayvanları görmemiz mümkün.

Karakum Plajı

İl Merkezine 2 Km.uzaklıktadır. Sinop Yarımadası'nı çevreleyen yol üzerindedir. Adını ince simsiyah volkanik kumundan almıştır.
Kamu ve özel kişilere ait otel, tatil köyü, kafe, restaurant, bungalow tipi evler, karavan ve çadır yerleri bulunmaktadır.

Karadeniz’in en dik ve kıyısına bir o kadar en yakın olan Sinop ili, plaj ve denizleri ile ön plana çıkıyor. Öyle ki son zamanlarda kazandığı ivmeye bakacak olursak tatil şehri olma yolunda hızla ilerliyor. Merkeze 3 kilometre uzaklıkta konumlanan Karakum Plajı, doğallığını kaybetmemesi ve sessiz sakin bir ortam sunması açısından en çok tercih edilen yerler arasında yerini alıyor.
Kum zemin diğer tüm plajlara nazaran daha farklı diyebilirim. Bunun sebebi ise Boztepe Yarımadası’nda bulunan yanardağın patlaması üzerine püsküren küllerin denizin dibini siyaha boyamış olmasıdır. Şemsiye, şezlong, yeme ve içme ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz mekanlar bulunuyor.

Erfelek Tatlıca Şelaleleri

İl merkezine 42 kilometre uzaklıkta, Erfelek İlçesi Tatlıca Köyü sınırları içersindedir. Aynı vadi içinde art arda sıralanmış 28 irili ufaklı şelaleden oluşmuştur. Bu özelliğiyle Dünyada benzeri yoktur. Dar ve 2 km uzunlukta bir vadi içinde, şelaleler kenarında, kayın ormanları içinde yapılacak 2 saatlik yürüyüş oldukça zevkli ve heyecanlıdır. Doğal sit alanı olan bölgede trekking, piknik, gezi ve av turizmi olanakları sağlanmaktadır. Bölgede yeme içme, haberleşme ve kamp çalışmaları ile ilgili iyileştirme çalışmaları devam etmektedir.

Boyabat Kalesi:

Boyabat ilçesinin bulunduğu Gökırmak Vadisi'nde, karşılıklı sarp iki kayalık tepeden biri üzerinde kurulmuştur. Kale, kayaların doğal yapısına uygun şekilde inşa edilmiştir. Kale bedenleri arasındaki kulelerin bazıları dikdörtgen bazıları yuvarlak olarak yapılmış olup iç kısmında kulelere çıkan merdivenler yer almaktadır. Kaleye giriş güneydoğu köşesinden büyük yuvarlak kulenin yanındaki küçük bir kapıdan sağlanmaktadır. Geç Roma, Erken Bizans dönemine ait buluntuların da sergilendiği yapı, bugünkü haliyle Osmanlı Kalesi özelliği göstermektedir. Bu durum kalenin, Geç Roma döneminden Osmanlı dönemine kadar kullanıldığını göstermektedir. Bugünkü durumu ile sur ve burçları ve yapım malzemesi, Osmanlı Kalesi olduğunu açıkça ortaya koyar. Ancak kalenin temelleri daha önceden atılmıştır. Bu nedenle kaleyi, eski ve yeni kale olarak iki bölümde incelemek mümkündür.Eski kalenin temelleri M.Ö. 6. Yüzyılın başlarında Paflagonyalılar zamanında yapılmıştır. Kalenin eski temellerinde kale iç duvarlarının bir kısmında Roma ve Bizans eserlerine rastlamak mümkündür. Yeni kalenin bugünkü halinin Osmanoğulları zamanında yaptırıldığı kesindir. Ancak kalenin bir kitabesine rastlanılmaması yüzünden yapılış tarihi bilinmemektedir.

Boyabat Kaya Mezarları:

Boyabat İlçesine bağlı ve Boyabat-Kastamonu yolunun 15. Km.sinde bulunan Salar Köyünün güneydoğusunda yer alan, yaklaşık 200 metre yüksekliğindeki kalker kaya oyularak yapılmıştır. Mezarda iç sütunun birer girişi bulunmakta olup, sütunlar üzerinde üçgen alınlık yer almaktadır. Yuvarlak gövdeli sütunlar yukarı doğru incelmektedir. Sütun baş kısımları ve sütun kaideleri kare şeklinde yapılmıştır. Sütun başlıkları aslan figürü şeklindedir, üzerinde iki kademeli olarak oyulmuş düzgün kiriş bölümü vardır. Üçgen alınlığın ortasında aslan kabartması ve alınlığın dışında sağ tarafta iki aslan kabartması daha yer almaktadır. Alınlığın sol tarafında ise aslan ve insan kabartması yer almıştır. Mezar anıtının Paflagonyalılar tarafından yapıldığı sanılmaktadır.

Ambarkaya Kaya Mezarı:

Mezar Durağan İlçesi'nin doğusunda ve Gökırmağın güney kenarındaki Karadiğin Mahallesi'nde 20 metre yükseklikte kalker bir kayaya oyulmuştur.

Önde üç sütunun cephesi ile üçgen alınlık bölümü bulunmaktadır. Sütunların arkasında kaya oyularak bir antre meydana getirilmiş ve sağ kenarda küçük bir kapı ile yine oyularak meydana getirilmiş dikdörtgen mezar odasına girilmiştir.

Odanın içinde iki kline bulunmaktadır. Tavan ve zemin düzdür. Alınlık kornişleri çizgilerle çok basit şekilde belirtilmiştir. Mezar anıtının hiçbir yerinde kabartma veya süs yoktur. Bu nedenle tarihlendirmesi çok güçtür.

Ancak, Terelek Kaya mezarının karşısında yer alması ve aynı tarzda olması bu mezarın da MÖ VII. yüzyılda Paflagonyalılar tarafından yapıldığı intibahını vermektedir.

Terelek Kaya Mezarı:

Durağan İlçesi'ne 15 kilometre mesafede Kepez (Terelek) Kayası'nın batı yamacı üzerindedir. Aşağıdan yukarıya doğru incelen silindirik sütun kaideleri üstten kesilmiş yarım daire şeklindedir. Kesik olan kısımda gövde yükselir. Boşluklar kareye yakındır. Mezarın sol kenarı üç, sağ kenarı iki düz silmelidir. Soldaki üç silme altında iki ayağını ileri uzatmış yatan bir aslan kabartması vardır. Aslanın mezarın cephesine taşan baş kısmı kırıktır. Yerden 5-6 metre yükseklikteki mezarın sütunların arkasında dikdörtgen bir antresi vardır. Antrenin altı ve üstü düzgün değildir. Antre duvarının sağına yakın penceremsi bir kapıdan mezar odasına girilir. Mezar odası, dikdörtgen planlı olup, solda ve ortada duvarlara bitişik iki sedir (sanduka) vardır. Bu sandukaların bazı yerleri kesilmiştir. Mezarın en orijinal yönü cephedeki kabartmalardır. Mezarın üst cephesinde iki kabartmadan soldan 1. sütun hizasında bir aslanla mücadele eden insan kabartması vardır. Konturlar belirtilmemiştir. Sağa dönük insan aslanın boynunu kavrayarak tesirsiz hale getirmiştir. Sağ bacağı üzerinde direnmiş, sol bacağı ileride, vücut öne eğiktir. Aslan ise boynunu kavrayan insan kuvvetinin üstünlüğü ile ön ayakları havaya kalkmış, arka ayakları üzerinde zayıf bir şekilde direnmektedir. Oldukça uzun olan ve uca doğru incelen kuyruğu uçta üstten geriye dönüktür. Soldan 1. sütunun hizasında ise bir insan büstü kabartması vardır. Yüz hatları tamamen belirsiz haldedir. Kanatlı bir şekilde tasvir edilmiştir.

Bazalt Kayalıkları:

Son dönemlerde keşfedilmiş olan Bazalt Kayalıkları, Boyabat ilçesine 15 kilometre uzaklıkta konumlanıyor. Birbirine yakın olan üç vadide bulunan kayalıklar, 30-40 metre yüksekliğinde olup 4-5-6 köşeli sütunlardan meydana gelmektedir. Üstten baktığınızda bir arı peteğini andıran yandan baktığınızda ise, uzun ince prizmal bir görüntüyü andıran değişik bir yapısı var. Yapılan araştırmalar sonucu oluşumunun genç döneme ait yaklaşık 3-5 milyon yıl yaşında olduğu söyleniyor.

Neden Gitmeliyim? Jeolojik bir miras olan bu kayalıklar, koyu renge sert bir yapıya sahiptir. Dünyada bu kayalıklara örnek olarak İrlanda, ABD, Meksika, Fransa, İskoçya, Avustralya ve Arjantin’de rastlamak mümkün. Tabi biri de Sinop’ta.Tabiat Anıtı ünvanını aldıktan sonra çevresi düzenlenmiş olup, yürüyüş parkurları yapılmıştır. Yürüyüş yaparak vadinin sonuna kadar gidip, bazalt kayalıkları arasından süzülen şelaleyi inceleyebilirsiniz.

Konum: Kurusaray Köyü-Harun Çayı Mevkii-Boyabat/SİNOP

Tarihi Su Kanalı

Sülüklü Göl mevkisindedir. Antik döneme ait bu tünelde yapılan incelemelerde, yaklaşık 230 m. uzunluğunda ve 1,5 m. yüksekliğinde olduğu tespit edilmiştir. Giriş kapısından itibaren doğal kayanın oyularak işlenmesinden oluşan tünel, 20-30 m. uzunluğunda ve 1.5 m. çapında silindirik bir havalandırma bacasına sahiptir. Bu havalandırma bacaları, doğal kayalardan oyularak yapılmış olup, üst kısımlardaki moloz taşların birbirine sıkıştırılması suretiyle kapatılmıştır. Sağa ve sola zikzak yaparak ilerleyen tünelde herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Yapılan araştırmalara göre, Sinop'un su seviyesine yakın bir yerleşim yeri olması nedeniyle, kuyu gibi derinliğine değil yatay olarak yapılan bu tünelin su kanalı olabileceği düşünülmektedir.

Alaadin Camii:

Selçuklu Dönemine ait bir yapıdır. Sinop ‘un fethinden hemen sonra 1214 ‘te yaptırılmıştır. Rumların şehre yaptıkları baskın anında büyük zarar görmüş, 1268 yılında Süleyman Pervane tarafından onarılmıştır. Sonra sırasıyla Candaroğullarından Celaleddin Beyazıt ve İsfendiyar Bey, Osmanlı çağında Mutasarruf Tufan Paşa tarafından tamir ettirilmiştir. Türk taş oymacılığının güzel bir örneği olan minberi ne yazık ki büyük kubbenin çökmesiyle kırılmıştır.

Camii erken Türk cami tiplerine güzel bir örnek teşkil eder. Dikdörtgen planlı olup, beş kubbeli bu yapıdan giriş geniş olan revaklı son cemaat yerinden sağlanır. Avlunun ortasında bir şadırvan, kuzey doğu köşesinde de İsfendiyar Oğullarına ait bir türbe bulunmaktadır.

Kefevi Camii:

Kefevi mahallesinde bulunan bu cami Şeyh Mahmut Kefevi tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.Harap bir halde iken Sancak Mutasarrufu Bekir Paşa tarafından 1896 yılında tadilatı yaptırılmıştır.

Saray (Mescidi) Camii:

Giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre H 776 (M 1375) senesinde Candaroğlu Beyi Sultan Celaleddin (Kötürüm) Bayezid döneminde yaptırıldığı anlaşılan ve Saray Camii namıyla bilinen bu Camii, kesme taştan yapılmıştır. Kareye yakın dikdörtgen planlı olup üzeri bir kubbe ile örtülüdür. Saray Camii, Sinop’ta bu plan tipinin en büyük örneğidir. Sinop Kitabeleri adlı eserde camiin batı tarafındaki küçük bir bahçe içerisinde iki adet kabir bulunduğu yazılı olsa da bugün burada bir adet sanduka mezar görülebilmektedir. Sandukanın ya da mezar taşının kitabesi olmadığından kim olduğu bilinememektedir. Sandukanın inşa tarzı Selçuklu dönemine işaret etmektedir.

Tersane çarşısının arkasındaki sokakta bulunan Saray Camii, 10.65 m. Uzunluğunda ve 11.70 m. Eninde olup kesme taştan yapılmış tek kubbelidir. Cami 1374 yılında Candaroğullarından Celalettin Beyazıt zamanında yapılmıştır. Bu çağa ait çok güzel işlemeli bir mihrap ve kapı üzerinde kitabesi vardır.

Fetih Baba Mescidi:

Meydankapı çarşısında yer alan mescit 1353 yılında İsmail Bin Uslu Bey tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra harap bir halde iken Fetih Baba adıyla anılan bir zat tarafından onarılmıştır. Mermerden yapılmış ve Candaroğulları zamanına ait süslü bir küçük mihrabı vardır.

Mehmet Ağa Camii (Mescidi):

Kaleyazısında olan bu camii 1648 yılında inşaa edilmiş ve sonradan yapıya 1910 yılında bir minare eklenmiştir.

Cezayirli Ali Paşa Camii:
Hz.Hüseyin'in torunu Seyyid Bilâl Türbesi

Seyyid İbrahim Bilal Hazretleri Türbesi bitişiğindedir. İlk olarak ne zaman ve kimin yaptırdığı bilinmeyen cami, 1866 tarihinde Cezayirli Ali Paşa ve 1896 tarihinde de Sultan Abdülhamit Han tarafından tamir ettirilmiştir. Ayrıca 1874 tarihinde inşa ettirilmiş bir minaresi vardır. Ahşaptan yapılmış ve bugün kayıp olan kitabesine göre; Cezayirli Ali Paşa, Osmanlı Dönemi'nde Kaptanı Derya'lık yapmış bir zattır.

Hz.Hüseyin'in torunu Seyyid Bilâl Türbesi ve bitişiğindeki Cezayirli Ali Paşa Camii, Sinop'un Eyüp Sultan'ı gibi. Peygamber torununun ruhaniyetinin kuşattığı bu mekân, Selçuklu çağından bugüne yerli ve yabancıların kutsal ziyaretgâhı olmuş.

Şehre hakim bir tepede bulunan türbe, 675 yılıyla tarihleniyor. 1214 yılında Sinop kesin olarak Türkler'in yönetimine geçince Selçuklu mimarisine göre yeniden yapılan ve günümüze kadar korunan türbe, 1867 yılında Cezayirli Ali Paşa tarafından bir camiyle zenginleştirilmiş. Her ikisi de ecdat yadigârlarının en büyük koruyucusu Sultan 2. Abdülhamid tarafından 1896 yılında tamir ettirilmiş. Kesme taştan yapılan ancak üzeri sıvalı olan camiyi, yuvarlak gövdeli hoş bir minare tamamlıyor. Peygamberimizin üçüncü kuşaktan torunu Seyyid İbrahim Bilâl'e yakın olmak için Osmanlı döneminde erkân ve eşraftan bir çok kişi buraya gömülmek istediğinden Cezayirli Ali Paşa Camii'nin geniş bir haziresi var. Cami ve türbe bu hazirenin ortasında yer alıyor. Seyyid Bilâl'i şehit ettikten sonra pişman olan ve onun ayak ucuna gömülmek isteyen Sinop tekfurunun mezarı bile burada bulunuyor.

Kutlu yolda şehadet: Sinop'un manevi bekçilerinden Seyyid İbrahim Bilâl Hazretleri de Ebû Eyyûb el- Ensârî Hazretleri gibi Peygamber Efendimiz'in İstanbul'un fethiyle ilgili övgüsüne nail olabilmek için yollara düşen ve bu uğurda şehitlik mertebesine ulaşanlardandır. İstanbul, 675'te Ömer bin Abdülaziz tarafından kuşatıldığında, Hz. Hüseyin'in torunu Seyyid Bilâl Hazretleri kuşatmadaki orduya yardım etmek amacıyla Orta Asya'dan gönüllü Türk savaşçıları topla ve bu gönüllü savaşçılar birliğiyle Karadeniz kıyısından İstanbul'a hareket eder. Hareketi sırasında kötü hava koşulları nedeniyle Sinop limanına sığınır. O günün şartlarına göre de vergisini öder. Sinop'ta geçici olarak kalmak için bugünkü Alâaddin Camii'nin bulunduğu yerde yorgun ve hasta askerleriyle konaklayarak dinlenmeye çekilir.

Başı koltuğunda yürüdü: Seyyid Bilâl ve askerlerinden kuşkulanan Sinop tekfuru ve ordusu, bir gece baskını düzenler. Üstün askerlik yeteneğine sahip Türk gönüllü savaşçıları bu baskına karşı koyar. Çıkan çatışmada sayılarının az, yorgun ve hasta olmaları gibi sebeplerle çoğu şehit düşer. Çevresi tekfur ve tekfurun askerleriyle sarılan Seyyid Bilâl Hazretleri düşmanı yararak birliğiyle beraber bu baskından sıyrılmak ister. Meydan kapısı civarında çarpışırken, tekfurun bir kılıç darbesiyle başı düşer. Düşen başını koltuğuna alarak, şu anda türbesinin bulunduğu yere kadar gelir ve ruhunu teslim eder. Bu durum, orada bulunanlar tarafından korkuyla izlenir. İnanılması güç olay karşısında dini inancı olan ahali ve tekfur şaşkındır. Tekfur hemen çatışmayı durdurur ve böyle ulu bir kimseyi öldürdüğü için ahalinin gözünde saygınlığını yitireceğini düşünerek yaralı Müslüman savaşçılara iyi davranır. Şehitlerin de İslâm gelenek ve göreneklerine göre gömülmesine izin verir.

Şehre hakim bir tepede bulunan türbe, 675 yılıyla tarihleniyor.

Tekfur nadim oluyor: Tekfur, sebep olduğu bu acıklı olaydan son derece pişman olur ve "Ben bir ermiş kişiyi öldürdüm. Allah'ın beni affetmesi için Seyyid Bilâl Hazretleri'nin üzerine bir çatı örtülsün ve onu görmeye gelenler beni çiğneyerek geçsin, belki o zaman affolurum" der ve öyle de yapılır. Ölümünden sonra türbenin kapısının eşiğine gömülür. Bu olaydan 539 yıl sonra, 1214 yılında Sinop kesin olarak Türkler'in yönetimine geçtiğinde türbe Selçuklu mimarisine göre yeniden yapılır. Fakat kapısının önü değiştirilerek şimdiki yerine alınır. Eski kapı yerine de pencere açılır.

Tekfurla Türk komutan yan yana: Ahşap parmaklıklarla ayrılan bölümde gömülü olan tekfurun yanındaki diğer mezar, Çepni Türkleri Reisi Gazi Tayboğa'ya ait. Onun hikâyesi de şöyle: Sinop, Selçuklu Başkumandanı Emir Muineddin Pervane tarafından 1214 yılında fethedilir. 65 sene sonra başkent Konya'daki saltanat değişikliği nedeniyle şenlikler yapılırken, Trabzon ve Samsun'dan gemilerle gelen düşman baskınına uğrar. Asker ve halk şenlikle meşgul olduğundan gafil avlanır. Aşiretiyle birlikte şenlikler nedeniyle Sinop'ta bulunan Çepni Türkleri Reisi Gazi Tayboğa, derhal kılıç kuşanıp savaş hünerleri ve cesaretiyle düşmanı mağlup eder. Müjdeyi de Konya'ya kendisi götürür. Sultanın iltifatına nail olur, geniş bir araziyle ödüllendirilir ve başka bir arzusu olup olmadığı sorulduğunda, “Vefat ettiğimde Seyyid İbrahim Bilâl Hazretleri'nin yanına defnedilmeme müsaade etmenizi istiyorum” der. Bu dileği kabul edilir ve 3 yıl sonra 1280 yılında vefat ettiğinde buraya defnedilir.

Hz.Hüseyin'in torunu Seyyid Bilâl Türbesi ve bitişiğindeki Cezayirli Ali Paşa Camii, Sinop'un Eyüp Sultan'ı gibi. Peygamber torununun ruhaniyetinin kuşattığı bu mekân, Selçuklu çağından bugüne yerli ve yabancıların kutsal ziyaretgâhı olmuş.

Meydan Kapı Camii:

Meydankapı Sakarya caddesi üzerinde bulunan bu caminin ilk yapılış tarihi belli değilse de Şeyh Ömer Efendi adında bir zat tarafından yaptırıldığı vakıf kayıtlarından öğrenilmektedir. 1878 ‘de ise Mutasarruf Ahmet Kamil Paşa tarafından Kanuni Süleyman ‘a izafe edilmek üzere tamir edilmiştir.

Caminin ahşap minaresi Sinop minarelerinin en güzel örneklerindendir.

Hacı Ömer Cami / Tersane Cami / İskele Cami / Gümrük Cami:

Tersane mevkiindedir. 1903 senesinde eşraftan Hacı Çerkez Ömer Efendi tarafından yeniden inşa ettirilmiştir.

Daha önce bu caminin yerinde İsmail Ağa Gümrük Camisi adıyla bilinen ahşap bir cami vardı.

Bu ahşap caminin ilk banisinin Karpuzcu oğlu Mehmed Ağa isminde bir zat olduğu rivayet edilmekte ise de inşa tarihi bilinmemektedir.

Kaleyazısı Camisi banisinin de Mehmed Ağa adında bir hayır sahibinin olması bu ahşap camiyi yaptıranın da aynı zat olması muhtemeldir.

Caminin,Sinop Tersanesi'nde çalışanların ibadet ihtiyaçlarına hizmet verdiği sanılmaktadır.

Süleyman Pervane Medresesi:

Selçuklu dönemine ait bir yapıdır. XII. Yüzyılda (1262) Sinop ‘un düşman baskınından kurtarılmasının bir hatırası olarak Selçuklu veziri Süleyman Pervane tarafından yaptırılmıştır. Döneminin taş işçiliğini gösteren görkemli bir giriş kapısına sahiptir. İçinde eyvan karşısında geniş avlu, ortasında şadırvan, sağ ve sol yanlarında revaklara açılan 16 küçük oda yer almaktadır.

Medrese, Alaaddin Cami avlu kuzey girişinin karşısında bulunmaktadır. 1262 yılında şehrin ikinci defa alınışı anısına Selçuklu Veziri Muinüddin Süleyman Pervane tarafından yaptırılmıştır.

Kuzey-güney konumlu yapı dikdörtgen planlıdır. İki eyvanlı, açık avlulu medrese tipinin güzel bir örneğidir.

Girişi tamamen mermerden yapılmış, süslü anıtsal bir kapı şeklindedir. Giriş eyvanının her iki cephesinde birer oda vardır.

Avlunun ortasında sekizgen bir şadırvan bulunmaktadır. Avlunun doğu ve batı cephesinde kuzey-güney konumlu uzanan ve üçer sütuna oturan kemerli revaklar yer almakta, revakların gerisinde beşerden on adet küçük oda bulunmaktadır.

Her hücrenin içerisinde birer ocak ve sokağa bakan büyük penceresi mevcuttur.

Giriş eyvanının tam karşısında bulunan ana eyvanın önü kapatılmış ve oda haline getirilmiştir. Üzerinde bulunan kitabeden bu değişikliğin 1889 yılında, Mutasarrıf Faik Bey zamanında yapıldığı anlaşılmaktadır.

Ana eyvanın solunda muhtemelen kışlık dershane olarak kullanılmış bir oda bulunmakta, sağındaki avluda ise Pervaneoğulları’nın son hükümdarı Gazi Çelebi ve kızının kabirleri yer almaktadır.

Yapı, orijinalinde düz toprak damlıdır. Sonradan dışarıya doğru meyilli ve alaturka kiremitle kaplı ve kirpi saçakla biten çatı yapılmıştır.

1932 ile 1970 yılları arasında müze olarak görev yapan ve günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün malı olan Medrese; 2002 yılında Kültür ve Turizm amaçlı kullanılmak üzere Sinop Valiliği’ne tahsis edilmiştir.

Sinop Valiliği’nce Sinop’a özgü el sanatları ve mutfağı ile ilgili kişilere tahsis edilerek çarşı haline getirilmiştir.

Çeçe Sultan Türbesi:

Gerze İlçesi Yenikent Beldesi sınırları içerisinde bulunan Çeçe Sultan Türbesi, Selçuklular Dönemi'nden kalma tek katlı ve tek mekânlı bir yapıdır. Ön cephenin sağ kenarında küçük boyda, kenarı kesme taştan yapılmış kemerli bir giriş kapısı bulunmaktadır. Kapı üzerinde küçük ebatta dikdörtgen şeklinde taş üzerine Selçuklu yazı stilinde yazılmış bir kitabesi vardır. Türbe binası içinde 8 adet sanduka mezar bulunmaktadır.

Girişin önünde yer alan 5 adet küçük boyda sandukanın Çeçe Sultan’ın kızlarına, bu kabirlerin güneyinde yer alan iki adet büyük sandukanın solda olanının Çeçe Sultan’a, diğerinin ise Çeçe Sultan’ın oğluna ait olduğu söylenmektedir. Girişin tam karşısında kuzey duvarına bitişik olan 1 adet kabir daha vardır ki, bunun da Çeçe Sultan’ın sancaktarına ait olduğu söylenir.

Söylencelere göre; Çeçe Sultan’ın asıl adının Seyit Muhammed olduğu, Horasan’da yaşadığı, babasının adının Seyit Abdullah olduğu ve 12 İmamlardan Musa El-Kazım’ın ve aynı zamanda Peygamberimiz Hz. Muhammed’in 7. göbekten torunudur. Çevredeki köylülerce her yıl yapılmakta olan Hıdrellez kutlamaları genellikle burada gerçekleştirilmektedir.

SULTAN HATUN TÜRBESİ:

Arkeoloji Müzesi bahçesinde bulunan ve halk arasında “Aynalı Kadın Türbesi” adıyla bilinen yapı; kemerli kapı girişin üzerinde bulunan kitabeye göre H 797 Ramazan Ayında (M 1395 Haziran ayında) inşa ettirilmiş olup içerisinde bulunan 3 adet sandukadan birisi H 797 (M 1395) tarihinde vefat eden Osmanlı Padişahı Orhan Bey’in oğlu Süleyman Paşa’nın kızı Sultan Hatun’a aittir. Sultan Hatun, aynı zamanda Candaroğlu Beyi Süleyman Paşa’nın da karısıdır. Diğer kabirlerin kime ait olduğu belli değildir.

Kare planlı olan türbe kesme taştan yapılmıştır. Dönemindeki diğer kare planlı türbelere bakıldığında orijinal üst örtüsü kubbe olması gereken yapı, bugün ahşap çatı ve alaturka kiremitle örtülüdür. Ön cephesi hariç üç cephesinde birer adet olmak üzere toplam 3 adet penceresi bulunmaktadır.

HATUNLAR TÜRBESİ:

Cezayirli Ali Paşa Camii’nin kuzeybatı cephesinde yer almaktadır. Kare planlı tek kubbeli tipik bir Candaroğlu türbesidir. Türbe içerisinde iki adet sanduka bulunmaktadır. Türbenin inşa kitabesi olmadığından ne zaman ve kimin adına yapıldığı hakkında açık bir malumat yoktur. Ancak, soldaki sandukanın baş şahidesinin iç kısmındaki kitabeye göre; İskender Kızı Ture Hatun ismi geçmektedir. Buna göre; türbenin Celaleddin Beyazıd’ın oğlu İskender’in karısı ile kızı “Ture Hatun” için yaptırıldığı tahmin edilmektedir.

Durakhan:

Selçuklu Veziri Müinüddin Süleyman Pervane tarafından 1265 yılında yaptırılmıştır. Durağan ilçe merkezindedir. Ortada bir avlusu ve avlunun etrafında 13 odası bulunmaktadır.

İç Anadolu ile Karadeniz bölgeleri arasındaki ticaret yolu üzerinde bulunan ve yöre halkı ve yolcular tarafından Durak Han olarak adlandırılan han, bu konumu itibariyle her dönem önemli bir konaklama merkezi olmuştur. Günümüzde aslına uygun olarak restore edilmiştir.

Şehitlik:

Müzenin bahçesinde olan şehitlik, 1853 Osmanlı-Rus Muharebesi sırasında Sinop Limanında şehit düşen denizcilerimiz için yaptırılmıştır. Anıtın ilk yapımına 1857 yılında Kaptan-ı Derya Mehmet Ali Paşa tarafından başlanılmıştır. Arkasında bir abide yapılması istenmiş olup, Mutasarruf Zihni Bey ‘in başka bir yere tayini nedeniyle yapılamamıştır.

1933 yılında Vali Abdulhak Savaş ‘ın girişimleriyle masrafı Özel İdare ‘den ödenmek üzere Cumhuriyetin 10. Yıldönümünde tamamlanarak merasimle açılmıştır.

Şehitler Çeşmesi :

Çeşme, Tersane Çarşısı'ndadır. 1853 Osmanlı-Rus Savaşı'nda şehit düşen denizcilerimizin ceplerinden çıkan paralarla yaptırılmıştır.
Tersane Caddesi ile Balıkçı Limanı arasındaki meydanda Hacı Ömer Camisi'nin doğusundadır. 3.80 m.x3.80 m. boyutlarında bir alana oturtulmuş dışı kesine taşlarla kaplı, üstü tek kubbe ile örtülü bir meydan çeşmesidir.
Zeminde kuzey ve batı cepheleri birleştirilen köşelerde kurnalar arasındaki oluk ya da kanaldan sonra anıtın zemin kaidesi ve bir silme meydana getirilmiş olup, bundan sonra kesme taş kaplamalar sırası gelmektedir. En altta çok dar bir sıra ve onun üstünde daha geniş 2 sıra yer almaktadır.

Boyabat Evleri:

Osmanlı dönemi sivil mimari eseri olan evler yoğun olarak il merkezi ve Boyabat ilçesinde bulunmaktadır. Yöresel kaynaklara bağlı olarak ahşap malzemenin ağırlıklı olduğu konutlar, Bağdadi tekniği kullanılarak ve ahşap çatkı arası dolgulu bir tür tuğla malzeme ile inşa edilmiştir. Katlara geçişte, ahşap kuşaklar kullanılmaktadır.

Konsollarla desteklenen çıkmalarla taşınılmış bindirme katlar, cumbalar, her cephede iç içe ve havayı içeri dolduran bol miktarda pencere, ön cephede iki çıkma arasında ve üçgen alınlıkla son bulan kapı girintisi ortak cephe özelliklerini oluşturmaktadır. Odalar genel olarak oturma, yatma, yıkanma ve yeme-içme ihtiyacına cevap vermek üzere tasarlandığı için, dolaplara ve ocaklara da sahiptir.

Balatlar Kilisesi :

Bizans dönemine ait bir yapıdır. Çağının tipik mimari örneklerini gösterir. Geniş bir alana yapılmış büyük bir avlu, haçvari simetrik planlı bir mekan vardır. Şapel ve diğer mekanlardan oluşan yapı, tümüyle dikdörtgen yapılıdır.

Kilisede sadece şapelin tonozla örtülü üst yapısı sağlam kalmıştır. Diğer bölümlerin üstü açıktır. Şapel tavanı ve giriş mekanında boyalı freskler günümüze kadar sağlam kalmışsa da çok tahrip olmuştur. Bizans yapı tekniğinin güzel bir örneğidir. Tüm duvarlarda dört sıra tuğla kullanılmıştır.

Balatlar Yapı Topluluğu :

Geç Roma İmparatorluk Dönemi'ne ait büyük kalıntı surlardan sonra gerçek işlevi belirlenebilen Sinop’taki yegane yapıdır. Hamam-gymnasium-palestra birleşiminden oluştuğu tarihi kaynaklarda da belirtilmektedir. Bu büyük yapı grubundan günümüze sadece üç salon ulaşabilmiştir.

Çevrede yapılan yüzey araştırmaları yapının geniş bir alana yayılmış olduğunu göstermektedir. Mevcut salonlardan birinin hamamın sıcaklık (caldarium), diğerinin soğukluk (frigidarium) ya da spor alanı (palaestra) olması mümkündür.

Jeofizik çalışmaları hamamın ısıtma sistemine (hypocaust) ait izlerin tespit edilmesini sağlamıştır. Yapı kalıntısı daha sonraki dönemlerde de farklı işlevler verilerek kullanılmıştır.

Osmanlı Devleti Dönemi'nde (15-16. yüzyıl) Roma yapısının bazı bölümleri Ortadoks manastırına dönüştürülmüş, Meryem’in Uykusu/Ölümü (Koimesis) ve Başmelek Mikail’e adanmıştır.

Haç planlı yapının kuzeydoğu odası manastırın kilisesi olarak işlev görmüş, tonoz ve duvarları ile batısındaki ek mekanların nişleri Geç Bizans üslubunda İncil ve Tevrat’tan alınmış konuları içeren resimlerle süslenmiştir.

Kilisenin yakınında ayazma ve güneyinde de kemiklik olarak adlandırılan bir mekan vardır. Kilisenin doğusundaki haç planlı yapı kalıntısı ile kuzeyindeki salonun zemini din adamlarının yanı sıra halktan kişilerin de gömüldüğü mezarlık alanı olmuş, 20'nci yüzyılın başlarına kadar kullanılmıştır.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gülgün Köroğlu’nun bilimsel başkanlığındaki bir ekip tarafından, Bakanlar Kurulu kararı ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izinleriyle yapılmakta olan arkeolojik kazılar yapı topluluğuyla ilgili pek çok bilinmeyeni gün ışığına çıkarıp, bilim dünyasına tanıtmayı hedeflemektedir.

Kazı çalışmaları, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, DÖSİM, Sinop Valiliği, Sinop Belediye Başkanlığı, Sinop İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Sinop Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’nün maddi ve manevi destekleri ile sürdürülmektedir.

Kaynak: Kazı Başkanı Prof. Dr. Gülgün KÖROĞLU

Sinop İlinin Turizm Durumu

Sinop, Turizm açısından zengin potansiyel kaynaklara sahiptir. Doğal güzellikler ve tarihi eser yönünden oldukça zengindir. Zengin Orman örtüsü Karadeniz'deki uzun kıyısı, doğal kumsalları, yaylaları, mesire yerleri İl'in başlıca güzellikleridir. Sinop İli sürekli göç veren bir il olduğu için doğasında ve çevresinde hiç bir bozulma olmamıştır.

M.Ö. 4500yıllarından başlayarak günümüze kadar uzanan çeşitli uygarlıkların izlerini taşıyan Kaleler, kaya mezarları, kiliseler, camiler, medreseler, hamamlar, çeşmeler, tabyalar, türbeler, vb.eşsiz tarihi eserlerimiz bulunmaktadır.

Yağmur miktarının diğer illere göre az oluşu, Karadeniz insanının tatil için Sinop'u tercih sebebidir. Ayrıca; Kastamonu, Çorum, Amasya,Samsun gibi çevre illerden Turizm amaçlı gelen kişi sayısı oldukça fazladır. İlin 175 km uzunluktaki kumsallarının 70 km'lik bölümünde, Akdeniz plajlarındaymış gibi rahat ve doğal bir şekilde denize girilebilmektedir.

Son yıllarda İldeki Bakanlığımızdaki Yatırım Belgeli tesislerin bir kısmının inşaatının tamamlanarak hizmete girmesi, Sinoplu'lar tarafından ev pansiyonculuğunun benimsenerek geliştirilmesi, eğlence yeri sayısının ve kalitesinin artması İl Turizminin gelişmesine olumlu katkıda bulunmuştur. Bu konudaki yeni yatırımların teşvik edilmesi, Sinop'un Karadeniz Bölgesinde turizm patlaması yapmasını sağlayacaktır.

1995-2004 Yıları Arası
Sinop!a Gelen Turist Sayısı
Yıl
Yerli
Yabancı
Toplam
1995
76.575
8.151
84.792
1996
75.286
3.506
78.792
1997
67.859
2.876
65.735
1998
61.386
1.987
63.373
1999
42.483
1.312
43.795
2000
51.815
1.923
53.738
2001
71.201
3.533
74.734
2002
70.358
8.366
78.724
2003
75.680
5.430
81.110
2004
67.840
3.760
71.600

Yukarıdaki sayılar, tesislere giriş yapan kişilere aittir. Günü birliğine gelenler, çadır ve karavanlara, ev pansiyonlarında konaklayanlar dahil değildir. İl'de l50'nin üzerinde ev pansiyonu bulunduğu tahmin edilmektedir. Bunlar bilinmediğinden konaklayan kişilerin tam sayısı belirlenememiştir.

Turizm Merkezleri

1-Sinop-Ayancık-Akgöl Turizm Merkezi

20 Eylül 199l tarih ve 20997 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile Turizm Merkezi ilan edilmiştir. Ayancık-Boyabat asfaltının 40.Km.sinden 5 Km.içeridedir.

2-Sinop-Gerze Kozfındık-Bozarmut Yaylası Turizm Merkezi

20 Eylül 199l tarih ve 20997 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile Turizm Merkezi ilan edilmiştir. Gerze İlçesine 47 km. uzaklıktadır.

3-Sinop-Türkeli-Kurugöl Turizm Merkezi

20 Eylül 1991 tarih ve 20997 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile Turizm Merkezi ilan edilmiştir. Türkeli İlçesi'ne l2 Km. uzaklıktadır.

Turizm merkezleri ile ilgili olarak ilan kararı dışında hiçbir çalışma yapılmamıştır. Acilen master planlarının ve uygulama projelerinin Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanması gerekmektedir. Bakanlıkla yapılan görüşmelerde Turizm Merkezlerinin kadastro çalışmalarının tamamlanması istenmiştir.

Tarihsel Ve Kültürel Çevre

Birçok medeniyetlerin gelip geçtiği Sinop'ta tarihi, kültürel ve arkeolojik değerlerle tabii güzellikleri bir arada görmek mümkündür.

Av Turizmi

1-Avcılık

İl ve ilçelerdeki ormanlık alanlarda her mevsim kurt, çakal, yaban domuzu avlanmaktadır. Yine mevsimine göre yaban ördeği, yaban kazı, çulluk, bıldırcın avlanmaktadır. Av turizmiyle ilgili olarak Orman Bakanlığı'ndan gerekli izin alınmıştır. 2002 yılının ekim ayında av turizmi faaliyetlerine başlanacaktır.

2-Balıkçılık

İl Merkezi ile sahil ilçeler Ayancık, Gerze ve Türkeli'de küçük ve amatör balıkçılardan başka büyük tekne, gırgır ve trolcular tarafından balıkçılık yapılmaktadır. Ilde ayrıca olta balıkçılığı için uygun alanlar bulunmaktadır. Konuyla ilgili etüd çalışmaları yapılmaktadır.

Belgeli Konaklama - Yeme İçme Tesisleri

Sınıf
Otel Adı
Oda
Yatak
1 Sınıf
Otel Sultan
35
76 (Y.B)
 
Diyojen Otel
32
64
1 Sınıf
Sarısoy Oteli
22
44 (Y.B)
Özel
Zinos Country
14
28 (Y.B)
 
Kalyoncu Pansiyon
21
39 (Y.B)
 
Andaç Pansiyon
8
18 (Y.B)
Toplam  
132 269
Y.B = Yatırım Belgeli

Yukarıdaki sayılar, tesislere giriş yapan kişilere aittir. Günü birliğine gelenler, çadır ve karavanlara, ev pansiyonlarında konaklayanlar dahil değildir. İl'de l50'nin üzerinde ev pansiyonu bulunduğu tahmin edilmektedir. Bunlar bilinmediğinden konaklayan kişilerin tam sayısı belirlenememiştir.

2.sınıf olarak 200 kişilik Nezgep Restaurant (Ayancık) ve 50 kişilik Evim Kafe Bar(Merkez) yerli ve yabancı turistlere hizmet vermektedir.Ayrıca konaklama tesislerinin de restaurantları vardır.

Belgeli Seyahat Acentaları

     SİNOPE TOURS     A- Grubu
     SİN-KAR TUR        C- Grubu

Yatırım Belgeli Tesisler

3 Yıldızlı 70 odalı, 144 yatak kapasiteli Melia-Kasım Oteli 2 yatırım belşgeli tesislerdendir. Bunlardan Otel Sultan, Sarısoy Oteli, Kalyoncu Pansiyon, Andaç Pansiyonun inşaatları tamamlanmış olup, Bakanlığımızdan Turızm İşletme Belgesi talepleri olmuştur.

Belediye Belgeli Tesisler

İlçe
Tesis
Oda  
Yatak  
Merkez
23
466
1022
Ayancık
5
57
156
Boyabat
4
62
129
Durağan
2
24
40
Erfelek
1
6
20
Gerze
6
93
214
Türkeli
4
54
97
Toplam
45
762
1678

Hazırlayan:Kemal Sönmez