DURAĞAN

Yüzölçümü 1103 Km2 Kuruluş Yılı 1954
Köy Sayısı 69 Toplam Nüfusu 30.039

COĞRAFYASI

Durağan :Anadolu yarım adasının kuzeyinde Karadeniz Bölgesinin Batı bölümünde yer alan Sinop İlinin bir İlçesidir. Matematiksel konumu olarak 35-36 doğu meridyenleri (Boylam) ile 41-42 Kuzey paralelleri (Enlem) arasında yer alır.İlçe Merkezi alüvyonlu toprak ile kaplı olup Gökırmak Vadisi üzerindedir. Jeolojik yönden toprak 3. zamana aittir.İlçe merkezinin Sinop' a uzaklığı 120 Km' dir.Boyabat-Vezirköprü-Havza karayolunun 26 Km' sinde, bu yolun iki tarafında Saraydüzü-Karğı yolu ile keşiştiği kavşak üzerinde kurulmuştur.Kızılırmak'ın en büyük kolu olan Gökırmak, şehrin içerisinden akmaktadır.İlçe merkezinin deniz seviyesinden yüksekliği (Rakımı) 220 m'dir.

Durağan, kuzey'de Dikmen-Alaçam, doğuda Alaçam-Vezirköprü, güneyde Vezirköprü, batı'da Saraydüzü ve Boyabat İlçeleri ile çevrilidir. İlçeye bağlı toplam 65 Köy ve merkez mahallelerle birlikte 69 muhtarlık bulunmaktadır.

Dağlar

İlçenin yüz ölçümü 910 Km2' dir. Arazinin % 80'i dağınıktır. Bölgede Kuzey Anadolu sıra dağları içerisinde yer alan, isfendiyar ve doğu ılgaz dağlarının uzantıları olan ve bölğesel isimle anılan dağların bazıları şöyledir. İlçe merkezinin Güneyinde Adadağı, Kuzeyinde Buzluk, Doğusunda Soyuk - Karatepe ve Gümlek Dağları bulumaktadır. Dağların yüksekliği 500 -1451 m arasında değişmektedir. En yüksek yer 1451 m ile Çorakyüzü köyü mevkisinde bulunan (DEDEMİN) tepesidir. Diğer tepeler ve yükseklikleri ise şöyledir.

Yaylalar ve Ovalar

Yaylalar : Yeşilyurt köyü çevresinde Kuzuluk Çalı, Yaylı Çal, ev Çalı; Kaplangı ve Aşağıalınca köyleri çevresinde Takir; Dereli Köyünde, Kalfet; Hacımahmutlu Köyü çevresinde Karapınar, Karakütük ve Hatipoğlu Yayaları, Yassıalan Köyü'nün üst kısmında mezarlık mevkiinde Bozarmut Yaylası bulunmaktadır.

Ovalar : Dağlar arasında küçük düzlükler halinde ve Kızılırmak ile Gökırmak Vadileri üzerinde bulunmaktadır.Irmakların iki tarafından dar bir şerit şeklinde ve köylerin adları ile anılan Ovalar en verimli olanlarıdır.İlçe merkezinde Karayazı, Başgezek ve Çayırovası : Köylerde Dağdelen, Akçabük, Yandak, Yalnızkavak , Yeşilkent, Hacıoğlan,Alpaşalı ve Karadiğin ovaları sulanabilen verimli ovalarıdır. Kızılırmak Vadisinde buluna Gökdoğan, Köklen, Çöve, Boyabükü, Yoğunpelit ve Beybükü ovaları Altınkaya Baraj Gölü sahası içerisinde kalmıştır.

Akarsular ve Göller

Akarsular : İlçenin önemli akarsuları Kızılırmak ve bu ırmağın kolu olan Gökırmak'tır.Gökırmak Kastamonu İli sınırları içinde doğup Durağan İlçe merkezinin 6 Km doğusunda Gökdoğan Köyü yukarı Mahallesinin tam karşısında Kızılırmak' la birleşmektedir. Ancak bugün burası Altınkaya Baraj Gölü sahası içinde kalmıştır.Göl suları yazın çekildiğinde birleşme yine burada olmaktadır.İlçenin can damarı Gökırmak'tır.İlçe' de bunlardan başka Ardım Çayı, Felek Çayı, Kanlı Çay, Sırnık Çayı, Akbel Çayı, Çayağzı Çayı ve Ümerik Çayı gibi yaz aylarında kuruyan, kışın ve İlkbahar mevsimlerinde Gökırmak'ı besleyen çaylar bulunmaktadır.

Göller : İlçenin tabi gölleri yoktur.Baraj Gölleri ve Göletleri vardır.Bafra İlçesi sınırları içinde kurulan Altınkaya Barajı, Kızılırmak Vadisi boyunca ilçemizin Yoğunpelit, Salarkolu, Boyabükü, Çöve, Köklen, Kemerbahçe, Yağbasan, Gökdoğan ve Beybükü köylerine ait arazilerini kaplayarak ilçe merkzi sınırına kadar sun'i bir göl oluşturmuştur.

İlçenin Kuzey doğusunda Karayazı Ovasını sel taşkınlarına karşı koruma ve sulama amaçlı DSİ tarafından yapılan Durağan göleti bulunmaktadır.Yukarıkaracaören' de de arazi sulama amaçlı gölet vardır.

İlçemiz Güngören (Kepez) Köy sınırları içinde Kızılırmak üzerinde Altınkaya göl sahasını korumak ve elektrik üretim amaçlı kepez barajı inşaatı ile ilgili çalışmalar devam etmektedir.Baraj gövde inşaatının bulunduğu yer Durağan İlçesine bağlı yer Durağan İlçesine bağlı Güngören (Kepez) köy sınırları içerisindedir.

İlçemiz Sınırları İçinde Bulunan Büyük Barajlar

İlçemiz sınırları bulunan Kızılırmak ve onun büyük bir kolu olan Gökırmak nehirleri su potansiyeli olarak bölgemize büyük imkanlar sağlamaktadır. Kızılırmak üzerinde yapımı tamamlanmış olan Altınkaya Barajının Gölü ilçemize ekonomik bir canlılık sağlamıştır. Balıkçılık kooperatifleri geliştirilerek balıkçılık teşvik edilmiş ve bir çok ailenin geçim kaynağı durumuna gelmiştir.Baraj gölünde amatör olarak avlanabilen balık türleri Yayın balığı, Sazan, Kefal çok nadir olarak da Levrek balıklarıdır.Altınkaya baraj gölü bölgemiz iklimini müspet olarak etkilemiş ve yağışlar ile bitki örtüsüne canlılık kazandırmıştır.Aynı şekilde yer altı sularının da zenginleşmesini sağlayarak tarımdaki verime katkı sağlamıştır.

Mavi ve Yeşilin iç içe yaşadığı bu doğa harikasından insanlarımızın istifade edebilmesi için mesire ve dinlenme tesislerinin yakın bir gelecekte kurulması ayrıca bölge halkını mutlu edecektir.

İklimi :

İlçe Karadeniz kıyılarında hüküm süren Karadeniz iklimi ile iç kısımlarda hüküm süren karasal iklim arasında bir geçiş iklim hakimiyeti altındadır.Yazları fazla yağış olmaz nispeten kurak geçer, kışlar ise çok soğuk değildir. İlçe merkezinde rakım 220 m'dir. Çevre köylerde rakım yüksektir. 1400 m yükseklikte köyler mevcuttur.Buralarda kış mevsimlerinde kar yağışı yoğundur. İlçe merkezinde ise yağış kardan ziyade yağmur şeklinde görülür. Kış aylarında sıcaklık 0 C' nin altına pek az düşer.Gün olarak 5-10 günü geçmez. İlçe merkezinin etrafı (Güney-Kuzey) dağlarla çevrili olduğundan Kuzey' den ve Güney' den gelen hava akımlarından fazla etkilenmez. İlçede her ne kadar Karadeniz iklimi bölgesinde ise de; bu iklimin gerçek özelliklerini göremeyiz. Karadeniz- İç Anadolu karma yağış tipi görülür. En çok yağış ilkbaharda alınır. İlkbahar erken gelir, her taraf birden yeşerir.

Sonbahar mevsimi ilçenin ikinci derece yağış mevsimidir. Yıllık yağış ortalaması 800 mm' dir.Türkiye'nin orta derecede yağışlı yöreleri içerisinde yer almaktadır.Konfeksiyon ( Yükselim) ve depresyon (cephe) yağışlar görünmektedir. İlçede esen rüzgarlar daha çok batı rüzgarlarıdır. Nem oranı Altınkaya barajı Gölü etkisi ile son yıllarda önemli ölçüde artmıştır.

Sıcaklık, yükseklik, yer şekilleri ve karasallık gibi nedenlerle değişiklik gösterir.Yıllık sıcaklık ortalaması 8 C' dir.Bu sıcaklık Ocak ayında 0 - 5 arasındadır, Temmuz ayında 15-20 C arasında değişmektedir.

Görüldüğü gibi iklim yaşama şartlarına ve bitki örtüsünün oluşumuna engel olarak uygundur.Bugüne kadar bilinen en etkili kuraklık 1994 yılında görülmüştür.

Bitki Örtüsü :

İlçe merkezi ve yakın çevresi genel olarak yeşillikleri kaplıdır.Bu nedenlerle ilçeye " Yeşil Durağan" ismi de verilmiştir.İlçenin güney ve güney batısında bulunan Adadağı'nda ağaçlandırma çalışmaları tamamlanmış olup, genç bir orman görümündedir.Vasıfsız orman niteliğini taşıyan yerlerde ağaçlandırma çalışmaları sürdürülmektedir. 1993 yılına kadar toplam 25.130.000 M2'lik alan ağaçlandırılmıştır.

Buzluk,Soyuk Karatepe ve Gümlek Dağlarından kereste temin edilmektedir. İlçe halkının yakacak ihtiyacı da odun olarak bu ormanlardan karşılanmaktadır.

Ormanlık bölgelerde, çam ağaçları birinci sırayı alır.Ağaç türlerinden yapraklı olarak meşe, kayın ve gürgen, İbreli olarak da sarı çam , karaçam, köknar ve ardıç türleri bulunmaktadır. Ormansız yerlerde çıplak araziye pek rastlanmaz.Karadeniz bölgesine has bodur ağaçlar ve çalılıklar vardır.Genel olarak her taraf yeşil bir bitki örtüsü ile kaplıdır. Bu durum İlçeye tabi bir güzellik vermektedir.

TARİHİ

Durağan Adı Nerden Geliyor?

Durağan'ın uzun bir geçmişi olup, tarihi yönünden epeyce eskidir.Eski İstanbul, Amasya, Diyarbakır, Trabzon ve Çorum yolları buradan geçerdi.Eski çağlarda bugünkü modern limanlar olmadığından, tabi limanlar gemilere sığınak olurdu.Bu yüzden Sinop'un tabii limanına giden yollar, Durağan-Boyabat üzerinden geçerdi.

Sinop'u Anadolu'nun iç kısımlarına bağlayan yolların ilçeden geçmesi, Durağan'ın önemini artırmış ve tarihi bir kasaba durumuna getirmiştir.

İlçe adının kasabada bulunan bir handan almaktadır.Kasabanın ilk kurulduğu yer , ilçenin 5 Km kuzeyinde "Sakızören" denen yerdir. Burada bulunan kaynak suyun yanında bir süre kalınmış, kaynak suyun kuruması ile halk Gökırmak'ın kıyısına inerek bugünkü yerine yerleşmiştir.Bu yer değişikliğin önemli diğer sebepleri de, halkın yol kenarına ve Han' ın yanına yerleşme istekleridir.(1) Han, 1265 yılında Pervane oğulları zamanında, pervane Muiüddin Süleyman tarafından yaptırılmıştır.(2)

Han, uğrak ve durak (dinlenme) yeri olarak kullanılmıştır. Bu durum yıllarca sürmüş, yolcu ve halk dilinde buna hana DURAKHAN denilmiştir.Böylece yeni kasabanın adı, bu hana izafeten DURAKHAN , zaman içinde halk dilinde DURAĞAN şeklini alarak resmi kayıtlara geçmiştir.

Han (Kervansaray) , Durağan kasabası içinde eski camii (İsmail Bey Cami-i) yanındadır.Kitabesi caminin ön cephesinde duvara raptedilmiş iken, 1989 yılında başlanan ve 1992 yılında tamamlanan Durakhan' ın restore çalışmaları sırasında bu kitabe İsmail Bey Camiinden alınarak hanın giriş kapısı üzerine yerleştirilmiştir.

Selçuklu ordularının buraya karargah kurmaları ve çevre savaşları ile ilgili hazırlık yapmaları buranın önemini artırmıştır.

Danişmentliler Döneminde Durağan (1105-1172)

1071 yılında Türk'ler tarafından Bizanslılara karşı kazanılan Malazgirt Zaferi'nden sonra , Anadolu kapıları Türk Milletine açılmış oluyordu.Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması böyle başlar.

Büyük Selçuklu Sultanı Melik - Şah, Anadolu'nun fethini tamamlaması için Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ı görevlendirdi.Süleyman Şah kısa zamanda Anadolu' nun tamamen alınmasını sağladı. Selçuklular, geleneklerine göre alınan toprakları komutanlarına, başarıları karşılığı verirlerdi.Danişment Gazi kendisine verilen topraklarda 1085 Danişment Beyliğini kurdu.Danişmentliler daha sonra Amasya, Çorum, Osmancık, Çankırı, Durağan ve Kastamonu havalesini' de alarak topraklarına kattılar, Tarih kitaplarının bir çoğunda Gökırmak vadisi tamamen Kastamonu ile birlikte, Danişmentliler Beyliği içerisinde gösterilmektedir. Türk orduları, Kızılırmak Nehrini Vezirköprü-Osmancık arasından geçeceklerine göre Boyabat ve Durağan kısa süre içerisinde (Kastamonu' dan önce veya az sonra ) Danişmentlilerin eline geçmiştir.(1105)

Danişment orduları Kastamonu' ya önemli bir geçiş yolu olan Amasya Gümüşhacıköy - Vezirköprü - Durağan ve Boyabat üzerinden geçmişlerdir.Çevrenin durumu incelendiğinden Kastamonu ile birlikte İsfendiyar sıra dağlarının güneyine düşen yamaçları ile Gökırmak Vadisi (Durağan ve Boyabat İlçe toprakları) Danişmentliler' in eline bu sırada geçmiş olabileceği çok iyi anlaşılmaktadır.Kastamonu ve Vezirköprü ' yü ele geçiren Danişmentliler'in bu iki şehir arasında bulunan Gökırmak Vadisinin ve bu verimli topraklarıda ele geçirmeleri düşünülemez.

Bugün Durağan'ın köylerinden olan Yağbasan, Köseli ve Salarkolu (Salarlu) köy adları Danişmentliler'in boy ve oymak adlarından gelmektedir.(1)

Danişmentliler'i 1175 yılından ortadan kaldıran Selçuklular, Durağan ve çevresini yönetimleri altına almışlardır.Böylece buralara yeniden Türk boylarının akınları başlamıştır. Durağan ve çevresi 1105-1174 yılları arasında Danişmentliler'in elinde kaldı.(2)
(1) Sinop İli Tarihi - Bekir BAŞOĞLU
(2) Selçuklu Tarihi - İbrahim KAFESOĞLU

Selçuklular Döneminde Durağan

Durağan, Selçuklular zamanında İç Anadolu'yu Karadeniz'e bağlayan ticaret yolu üzerinde, yolcuların uğrak ve durak yeri olarak önem kazanmıştır.

Trabzon Rum İmparatorluğu'nun kurulması ile Sinop, savaşsız olarak bu imparatorluğa bağlanmış, Durağan -Boyabat ilçeleri ise Selçuklularda kalmıştır.Selçuklu Sultanı 1.İzzettin Keykavus babasının Anadoluda'ki iktisadi siyasetine devam etti. Kuzey Anadolu ticaretini emniyete almak için Sivas'a yürüyerek oradan Sinop yolu üzerinde, Trabzon Rum İmparatoru Aleksios' u esir etti. Yoluna devam ederek Sinop Kalesi'nin alınmasını sağladı.(3) Selçuklu ordusu ve illerden gelen kuvvetler Gümüşhacıköy-Vezirköprü üzerinden Kızılırmak'ı geçerek Durağan'a gelmiştir.Selçuklu Sultanı Durağan'da ordugahını kurdu. Son hazırlıklarını burada tamamladı ve Sinop üzerine yürüdü. Sinop 1214 yılında Selçukluların eline geçti. 47 yıl Selçuklu yönetiminde kaldı.1261 yılında, Trabzon Rum imparatorluğu tarafından alındı.Bunun üzerine Selçuklu Hükümdarı 4. Kılıçaslan, Pervane M. Süleyman'ı bir ordu ile Sinop' a gönderdi. Pervane M. Süleyman , ordusu ile Tokat-Amasya ve Vezirköprü üzerinden Kızılırmak' ı geçerek Durağan'a geldi.Son hazırlıklarını tamamlayarak Sinop üzerine yürüdü ve Trabzon Rum İmparatorluğu'ndan Sinop'u geri aldı.

Anadolu Beylikleri Döneminde Durağan

Durağan, Anadolu beylikleri döneminde, Candaroğulları Beyliği'nin egemenliği altına girdi.Çobanlar'ın , Kastamonu'da Pervanoğulları'nın da Sinop Beyi bulundukları sırada Kastamonu Valisi olan Şemsettin Yaman Candar'ın babası Mehmet Oğuzların Alayuntlu boyundandır. Candaroğullarını Osmanlı tarihçileri İsfendiyaroğulları diye yazmışlardır.Oysa, İsfendiyar Bey, Candaroğulları'nın III. Hükümdarıdır.

1235 yıllarında, Yaman Candar'ın oğlu Şücaettin Süleyman Paşa , kedisine Kastamonu'yu merkez yapmış ve bağımsızlığını ilan etmiştir. Böylece büyük Kastamonu'da Candaroğulları Beyliği kuruldu. Candaroğlu Beyliği kısa sürede güçlendi Pervaneoğulları'na son vererek Sinop'u ele geçirdi.Daha sonraları, Candaroğulları Beyliği, Kastamonu ve Sinop Beylikleri olarak ikiye ayrıldı. Sinop Beyliği üstünlük sağlayarak, Kastamonu Candaroğulları Beyliği aldı.

Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt, Kastamonu' yu almak için hazırlıkları tamamlayarak Kastamonu üzerine yürüdü.Kastamonu ve civarı 1392 yıllarında Osmanlıların eline geçti. Böylece Candaroğulları Betliğinin Kastamonu kolu ortadan kaldırıldı. Daha sonraları, Kastamonu civarı ile Küre , Osmancık ve Gökırmak vadisinde, Boyabat ve Durağan'da kuvvetli bir ihtimalle aynı yıllarda, 1392 yılında Osmanlıların eline geçti.

Timur,Yıldırım Beyazıt'ı 1402 yılında Ankara savaşında yendi. Yıldırım Beyazıt'ın bu savaştan sonra ölümü üzerine Osmanlılarda taht ve iç kavgaları başladı. Bunu fırsat bilen Candaroğlu İsfandiyar Bey, Çankırı ve Tosya dahil olmak üzere, Kastamonu ve çevresi ile birlikte Bolu'ya kadar eski toprakları geri almayı başarmıştır.

Osmanlı Padişahı 2.Murat, Anadolu Türk Beyliğini yeniden kurmak istiyordu.Bu amaçla Bursa'dan harekete geçerek Candaroğlu-İsfendiyar Bey'in elinden, Sinop hariç diğer toprakları alarak tekrar Osmanlılar'a kattı.

Candaroğulları Beyliği, 1291 'den 1461 tarihine kadar 170 yıl sürmüştür. İlk önceleri başkentleri Kastamonu idi. Daha sonra Sinop kan dökülmeden kolayca Fatih Sultan Mehmet tarafın' dan alınarak Osmanlı egemenliğine geçti.(1461)

Fatih Sultan Mehmet, o zaman çok kuvvetli olduğu bilinen Sinop donanmasını'da Osmanlı donanmasına kattı. Kendi görüşüne göre istediği kimseleri uygun bulduğu işlerin başına geçirdi.Kastamonu askerlerinin başına Kızıl Ahmet'i getirdi. Sinop Orduköy'den (Ortaköy) Boyabat'a dönen Fatih, Durağan-Vezirköprü üzerinden Trabzon yolunu tuttu.(1)

Durağan, Osmanlılar zamanında Kastamonu-Samsun İlleri ve İç Anadolu Sinop Limanı arasında çalışan karayolu üzerinde çok önemli dinlenme ve durak yeri olarak görev yaptı.(2)

Durağan'da Candaroğulları zamanında yapılan, tarihi eser olarak Yağbasan Türbesi vardır. Durağan İlçesinin Yağbasan Köyü Alan Mahallesi'ndedir. 1395 yıllarında yapılmıştır. Hitabesinde Süleyman, Polat, Kutluşah ve Emir-ül Kebir Hasan Bey isimleri yazılıdır.(3)

Türbe dört köye bir temel üzerine kurulmuştur.Duvarlar yükselirken, dört köşeden bölünerek kubbe ile çevrilmiştir.Türbe, taş, kireç ve harçla yapılmıştır. Doğuya açılan dar bir kapısı vardır. Bugün kubbenin üst kısmı yıkılmış, duvarlarının sıvaları dökülmüş perişan bir haldedir.

Osmanlılar Döneminde Durağan

Yıldırım Beyazıt döneminde Durağan-Boyabat ilçe toprakları 10 (On) yıl 1392-1402 Osmanlılar yönetimine geçmiştir. Osmanlıların Ankara yenilgisinden sonra Durağan ve Kastamonu çevresi Candaroğulları Beyliği'nin eline tekrar geçti.Osmanlılar, Padişah 2. Murat zamanında bu toprakları ikinci defa egemenlikleri altına aldılar.

Kastamonu'nun Osmanlı ülkesine katılması ile Sinop İli toprakları içinde bulunan Durağan, Boyabat ve Gerze, Kastamonu sancağına bağlandı.

Tanzimat teşkilatıyla birlikte Kastamonu İl (Eyalet) Sinop Kadılığı da bu eyalete bağlı bir Sancak oldu. Daha önce büyük Kastamonu Sancağı'na bağlı kaldıklarından Durağan, Boyabat, Ayancık ve Gerze, yönetimine göre yeni oluşan Sinop Sancağına bağlandı.Bu ara Durağan, Boyabat, Ayancık ve Gerze bir süre kadılık olarak yönetimde kaldı.1899 yılından sonra Sinop Sancağı'na bağlı merkez ilçe dahil 2 ilçe ve 3 bucak ile 486 köy bulunuyordu.Durağan bu ilçelerden Boyabat' a bağlı bir bucak ve 39 köyden meydana geliyordu.

Sinop 1920 yılına kadar Kastamonu eyaletine bağlı sancak iken ,bu tarihten sonra bağımsız , Cumhuriyetten sonra sancakların kaldırılması ile de il olmuştur. Cumhuriyetten sonra Sinop çevresine daha çok hizmet götürmek için yeni ilçeler kurulmuştur.Bu sırada Durağan' da 1954 yılında ilçe olmuştur.

Durağan'da Osmanlı'lar zamanında yapılan tarihi eser olarak Durağan Cami-i (İsmail Bey Cami-i ) vardır.Kitabesine göre ; 1867, hicri 1283 yılında yapılmıştır.

Cumhuriyet Döneminde Durağan

Durağan 1923 yılında 30.05.1954 tarihine kadar Boyabat İlçesine bağlı nahiye olup, 01.06.1954 tarihinde kaza haline getirilmiştir.10.03.1955 tarihinde Belediye kurulmuştur.

Durağan'ın kaza olduğuna dair Sinop Şeriye Sicilinden alınmış Bekir BAŞOĞLU'nun "Boyabat ve Çevresi Tarihi " adlı kitabından iki madde alıyoruz:
1- Sinop sancağı dahilinde Durağan kazası' na ait Durağan Divan'ı dahilinde vaki Yassıalan…
2- Durağan kazası'na tabi Dütmen Divanında Emirtolu Kariyesi ahalisi köy Cami-inin Cuma namazı kılınmasına açılması istekleri…
Yukarıdaki iki maddeye göre Durağan Tanzimat Teşkilatı döneminde nahiye olmuştur.1954 yılında ise İlçe olarak Boyabat' tan idari yönden ayrılmıştır.

Durağan İlçesi önemini:Samsun-Havza-Vezirköprü-Durağan-Boyabat-Kastamonu-Bolu Karayolu , Sinop-Boyabat-Durağan-Havza çizgisi ile Sinop-Boyabat-Durağan- Kargı çizgisi üzerinde İç Anadolu'ya bağlanan yollardan alıyor ve Durağan'da bulunan Kervansaray da değer kazanıyordu. Durağan' ın bu yol ve diğer tabi imkanları sayesinde kolaylıkla gelişmesi akla gelirken Cumhuriyet döneminde başlangıçta yeterince gelişme sağlayamamıştır.Kasaba olarak gelişme yakın tarihlerde başlamıştır. Buda yeterli bir gelişme özelliğinde değildir.

Durağan'dan Geçen Tarihî Yollar

Selçuklular döneminde çok önemli ticari ve liman şehri olan Sinop' giden yollar Boyabat'ın Çukurhan mevkisinde birleşirler.İç Anadolu ve İç Orta Karadeniz bölgelerinden Sinop'a giden yollarda Durağan üzerinden geçmektedir.Bu yol hala önemini korumaktadır.

Yaykıl Taşhanı noktasından Başsökü - Doğaçam - Durağan doğrultusunda bir yol vardır.Bu yol Durağan Kervansaray'ına ugrar. Vezirköprü-Yağbasan-Sarıyar ve (Gerze'nin Karakoyun Gürsüfet Çece Köyü) Gerze doğrultusu çok zayıf bir ihtimalle düşünebilir.

Kastamonu, Taşköprü-Boyabat-Durağan-Vezirköprü doğrultusunda Gökırmak ve Kızılırmak kıyısı boyunca çok eskilerden beri giden bir yol bulunmaktadır.

İç Anadolu'dan Sinop' a gelen yolların hepsi Vezirköprü-Durağan-Boyabat çizğisinden geçmektedir.Sinop' dan Anadolu' ya da yollar bu çizgi üzerinden geçmektedir.Bu yollar Selçuklular ve Osmanlı'lar döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde önemini koruyan tarihi yollar durumundadır.

Durağan-Çerçiler-Alaçam arasında bakımsız, dar, ham yol bulunmaktadır.Bu yolun genişletilerek asfalt yapılması durumunda Durağan İlçesi' nin Orta Karadeniz ve oradan da Doğu Karadeniz kıyılarına ulaşımı kısadan sağlanmış olacaktır. Bu yol hem İlçe Merkezi hem de Çerçiler ve civarı köylerin halkı için çok önemlidir.

EKONOMİ

İlçenin ekonomik durumunu geçim kaynaklarını şu başlıklar altında toplayabiliriz: Tarımsal Gelirler, Hayvansal Gelirler, Orman Ürünleri, Ticaret Gelirleri, Su Ürünleri ve Diğer Gelirler.
1. Tarımsal Gelirler

Tarımsal gelirleri ilçenin coğrafi durumuna göre iki kısımda inceleyebiliriz.

1- Sulu tarım ürünleri : Sulu tarım ilçenin Gökırmak ve arım çayı vadisinde yapılmakta olup arazinin tamamına yakın kısmında çeltik ekimi yapılmaktadır.Bunun yanında buğday, mısır, arpa gibi tahıllarda bu vadide yer alan köylerin kıraç arazisinde yetiştirilmektedir.

Bölgede sebzecilik halkın ihtiyacı kadar yapılmakta olup, bunun yanında meyvelerden elma,erik, dut,üzüm,ayva,incir yetiştirilir.Son zamanlarda şeftali yetiştirilmesi özendirilmektedir.

2- Kıraç arazi ürünleri : Kıraç araziyi oluşturan ormanlık köylerimizde ekilebilen arazi yetersiz olmakla beraber kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar buğday,arpa,yulaf,mısır gibi tahılların yanında fasulye,nohut,mercimek gibi baklagil çeşitleri yetiştirilmektedir.

Tarım ürünleri bu bölgemizde ilkel yöntemlerle yapıldığından halkın ihtiyacını zor karşılamaktadır. İlçemiz en önemli tarım girdisi olan çeltik üretimi son yıllarda makinalaşmış olup, zirai ilaçlama ve fenli gübreleme ile yapılmaktadır.ancak üretim masrafları işçilik çok pahalıya mal olmaktadır. Çeltiğin riba (Kısabacak) Baldo, Karakılçık, rokka gibi yüksek verimli çeşitleri üretmektedir. Yıllık çeltik rekortesi 400 ton civarında gerçekleşmektedir. Bunun % 90'ına yakını ilçe dışı pazarlarda satılarak önemli bir gelir elde edilmektedir.

Çeltik ürününün destekleme alımı yapan geçici bir toprak mahsulleri ofisi vardır.Çeltik fiyatları oldukça dalgalı bir seyir izlediğinden üreticinin % 70'inden fazlası ürününü gerektirdiği gibi değerlendiremez.
2. Hayvansal Gelirler
İlçede hayvancılık tarımdan sonra ikinci sırada yer alır. Büyük baş hayvanlardan inek,manda,at,eşek ve katır beslenir.Küçük baş hayvanlardan koyun ve keçi bol miktarda beslenirken son yıllarda Orman idaresince keçilerin Orman' da otlatılması yasaklandığından keçi beslemesinde önemli düşüşler olmuştur.

Kümes hayvanlarından tavuk, hindi genellikle kırsal kesimdeki ailelerde ve ilkel yöntemleri ile yetiştirilmektedir. Büyük baş hayvanlardan en fazla inek, manda, at ve eşek yetiştirilmekte olup bunlardan son yıllarda devlet desteğinde yerli inek ırkının ıslahına çalışarak daha fazla verim alınmaya ve ahır hayvancılığı yapılmaya başlanılmıştır.

Ülkemizde gelişen süt endüstrisine paralel olarak ilçemize yerli ırkların ıslahı ve ithal ineklerin temininde son yıllarda küçümsenmeyecek ölçüde devlet desteği temin edilmiştir. Modern besicilik bugün istenilen seviyede olmakla beraber 20 yıl öncesi ile mukayese edilmeyecek kadar mesafe kat edilmiştir.

İlçenin dağlık köylerinde tarım,öküz ve mandaların gücünden yararlanılarak yapılmaktadır. At, eşek ve katır binek hayvanı olarak kullanıldığı gibi yük taşımacılığında da hala önemini korumaktadır.

Hayvansal ürünlerin başında yün, yoğurt, süt, peynir, yumurta ve keçi yapağı (kılı) gelmektedir. Bu ürünlerden yalnız yün, yapağı, yumurta ve hayvan derileri ilçe dışına satılmaktadır. Diğer aileler tarafından tüketilmektedir. İlçemize en önemli girdiği canlı hayvan satımı sağlanmaktadır. Son sayımlara göre ilçemizin hayvan mevcutları ise şöyledir. Merkez ve köyler dahil sığır ve manda toplamı 20.580, koyun ve keçi 43.000, tek tırnaklı 5.480, kanatlı 15.850 baştır. İlçemizde hayvancılık ıslah çalışması sun'i tohumlama yöntemi ile devam etmektedir.
3. Orman Ürünleri ve Ormancılık Faaliyetleri
Orman ürünleri ilçede halkın geçim kaynaklarından üçüncü sırayı almaktadır. İlçenin Gökırmak vadisi dışında kalan orman köylerinin halkının % 80'i geçimini orman işçiliği yaparak sağlamaktadır. Genellikle Ormanlarımızdan çam,köknar ve kayın ağaçlarından kereste ve odun elde etmede halkımızın bunların nakliyesinde ve kereste haline getiren atölyelelerde işçilik yaparak geçimlerini sağlamaktadır.

Orman işletme Müdürlüğünce pazarlanan kerestecilik ve ağaç odun gibi ürünlerden de önemli bir girdi elde edilmektedir.Bunun yanında ormancılık alanlarında yetişen kuzu göbeği (höbelen), kanlıca mantarları ve salep vatandaşlar tarafından toplanıp pazarlanmaktadır.

İlçede Orman İşletme Müdürlüğü 23.09.1993 tarih ve 91/2225 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulmuştur. Bünyesinde Durağan, Adadağı, Aydoğan ve Altınkaya olmak üzere dört Orman İşletme Şefliği mevcuttur.
Koru Ormanı Baltalık Ormanı Ormanlık Saha Açık Alan Toplam Alan
44.151 19.578 63.729 31.876 95605
Durağan ormanlarında yetişen ağaç türleri :
a)Yapraklı Türler: Meşe (Quecus Patrea - Quercus Cerris), Kayın (Fagus Orien tallis), Gürgen (Carpinus betulus),
b)İbreli Türleri : Sarıçam (Pinus Silvestris), Karaçam(Pinus Nikra), Kızılçam((Pinus Brutia), Göknar (Abies Nortmanniana), Ardıç(Juniperus)

Orman ürünlerini daha iyi değerlendirmek maksadı ile Bayat, Dodurga, Dereli, Yassıalan, Uzunöz, Gölalan, Kızılcapelit, Boyalıca ve Yukarıkaracaören Orman Kalkındırma Kooperatifleri kurulmuştur.
4. Ticari Gelirler
İlçede ticaret giderleri geniş bir boyutta değildir. Genellikle tüketim mallarının ticareti yapılmaktadır. İlçeden dışarıya tarım ürünlerinden çeltik (pirinç olarak), kuru fasulye satılır. Orman ürünlerinden kereste ve odun satılır. Hayvan ürünlerinden ise canlı hayvan ile yün, deri ve yumurta satılır.

Dışardan ise her türlü makine ve fabrikada da işlenmiş yiyecek ve giyecek maddeleri alınır, en çok ticaret komşu il Samsun ile yapılmaktadır. Bunun yanında İstanbul ve diğer illerle de ticari bağları bulunmaktadır.
5. Su Ürünleri
Son yıllarda baraj gölünden elde edilen balık üretimi de ilçenin önemli ticari girdisi haline gelmiştir. Balık üretimi ile ilgili su ürünleri kooperatifi kurulmuş olup, elde edilen balıklar yine komşu illere pazarlanarak baraj gölü çevresinde kalan halkın önemli geçim kaynağı oluşturulmuştur.
6. Diğer Gelirler
İlçenin ekonomisine katkıda bulunan diğer gelirlerin başında ilçede kurulan dört adet çeltik işletme fabrikası vardır.Bu fabrikalarda ilçe de üretilen yan ürünleri kepek ve kırık hayvan yemi olarak hayvancılık yapanlara veya yem fabrikalarına verilmektedir. Çeltik kabuğu ise demir-çelik fabrikalarına hammadde olarak pazarlanmaktadır.Bunlardan başka bir adet tuğla ve kremit fabrikası olup ürettiği tuğla ve kremitin büyük bölümünü komşu illere pazarlamaktadır.

İlçede bir adet modern un fabrikası ile beş adet un değirmeni vardır.Bunlar buğdayı un ,arpa, çavdar ve yulafı hayvan yemi olarak işletmektedir.Köylerde elektrikle çalışan değirmenler mevcuttur.

Ormandan elde edilen kerestecilik tomrukları işleyen kereste atölyeleri mevcuttur.

İlçenin en önemli el sanatlarından çevrede baş örtüsü olarak kullanılan "çember" denilen dokuma ile yine adına kenam denilen şile bezine benzer keten dokuma yapılarak giysi olarak değerlendirilmekte ve çeşitli işlemlerde kullanılmaktadır.Bunun yanında son yıllarda Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünün girişimleri ile halıcılık yaygınlaşmıştır.

İlçe halkının büyük bir kısmı geçimini gurbetçilikle sağlamaktadır. Bir kısmı Almanya, Hollanda, Fransa, Libya ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde işçi olarak geçimini sağlarken, bir kısmı büyük şehirlerde mevsimlik vasıfsız işçi olarak çalışmaktadır. Bunlarda kazandıkları döviz ve paralarla ilçemize girdi sağlamaya çalışmaktadırlar.

Kısacası ilçenin gelir düzeyi çevre ilçelerden daha düşük olduğundan her gün büyük kentlere göç vermekte, buda ilçenin ekonomik durumunu gün geçtikçe olumsuz yönde etkilemektedir.

İlçenin yerleşim alanı tarih olarak çok eski tarihlere dayalı olduğundan ilçe adını aldığı DURAKHAN Vakıflar Genel Müdürlüğünce yapı ve mimari estetiği bozulmadan restore edilmiş ve ilçe halkının hizmetine sunulmuştur.

Ayrıca bu hanın yanında tarihi en az han kadar eski olan ve iç mimarisi ağaç el oyma sanatı ile süslenen İsmail Bey Camii, Anıtlar Yüksek Kurulunca tescil ettirilen Anbar Kaya ve Terelek Kaya Mezarlarında turizm açısından görülmeğe değer tarihi sanat eserlerindendir.

Mesire yeri olarak İlçe Belediyesince yaptırılan Akkır ve Akbel çayı mevkiinde mesire yerleri, yeşilyurt mahallesi adadağı eteğinde yaptırılan mesire yeri, Orman İşletme Müdürlüğünce Buzluk Ormanı Akkaya Mevkiinde yaptırılan mesire yeri, Kaymakamlık Makamınca yaptırılan Boyalıca Köyü Doğasuyu mevkii mesire yeri, ilçe halkının hayırsever bir vatandaşımız tarafından yine Buzluk Ormanı Geyikardıç mevkiinde yaptırılan mesire yerinde ilçe halkı ve ilçemize dışardan gelen misafirlerce piknik yapılmakta , bu mesire yerlerinin yolları düzgün olduğundan ulaşım problemi yaşanmamaktadır.

TARİHİ VE TURİSTİK YERLERİ

Durağan tarihi itibari ile çok eskilere dayanmaktadır. Danişmentliler'in Kızılırmak'ı aşıp Kastamonu'yu almalarından sonra Durağan Kastamonu yolu büyük bir önem kazanmıştır. Pervaneoğulları ve Candaroğulları zamanında ise bu yol çevresinde bir iskan faaliyeti başlatılmıştır. İlk yerleşim merkezi bugünkü Durağan İlçemizin 5 Km. Kuzeyinde Sakızören denilen mevkide kurulmuştur.Ancak zamanla yerleşim merkezinde çıkan su halkın ihtiyacını karşılayamamıştır. Halk burasını terk ederek Gökırmak vadisine yerleşmiş, bu faaliyetler Pervaneoğulları zamanında hızlanmıştır. İşte bu zamanlarda günümüzden 728 yıl önce Muinüd-din Süleyman Pervane tarafından Miladi 1265 (Hicri 644) yılında Durağan' da bir Kervansaray yaptırılmıştır. Pervane Süleyman'ın yaptırmış olduğu bu Kervansaray bütün ilgisizliklere rağmen harabe görünümünde iken 1989 yılında başlatılan ve 1992 yılında tamamlanan aslına uygun restorasyon çalışmaları ile bugünkü durumuna getirilmiştir. Bu restorasyonun yapılmasında İlçemizin yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden Vakıflar Genel Müdür Yardımcısı Sayın İsmail GÖKMEN' in önemli gayretleri olmuştur.

Durağan Kervansarayı yapısı itibarı ile incelediğimizde şunları söyleyebilir. Kervansaray'ın duvarları o zamanki inşaata uygun olarak moloz, taş, kireç ve harçla yapılmıştır. Ortasından 22.5x14 metre ölçüsünde bir avlu vardır. Bu avlunun etrafında 13 oda sıralanmıştır.

Kervansaray'ın ön cephesinde durup giriş kapısına baktığımızda bu yapının gerçek bir Türk Mimarisine uygun bir sanat örneği olduğunu görürüz. Hiçbir tutucu malzeme (Kireç,Haraç vb.) kullanılmadan kapının üst kemerinin günümüze kadar gelmesi, Türk Mimarının kurmuş olduğu geometrik dengeyi simgeler.Kapıdan iç avluya geçtiğimizde sağ ve sol tarafta olmak üzere diğer odalardan farklı iki oda görülür.Bu iki odanın kullanış amaçları diğerlerinden farklı olduğu anlaşılır.

Bu bölümdeki odalar incelendiğinde inşaatta kullanılan tuğlaların bir kuşak vazifesi gördüğü ve duvarların kalınlığı dikkat çekmektedir. Odalarda gerekli aydınlatma ve havalandırma sağlamak için birer mazgal deliği açılmıştır. Odaların tavanlarının beşik örtüsü şeklinde oluşu ise ses dağılımı üzerinde etkilidir. Bu haliyle Kervansarayın birinci bölümündeki odalar konaklamak için uğrayan yolcuların dinlenme yeri olarak kullanılmıştır. Kervansaray' ın bu bölümünün yatakhane olarak değerlendirildiği de düşünülebilir.

Bundan sonra II. bölüm dediğimiz ve girişe göre Kervansaray'ın sağında yer alan kısmına geçilir. Bekir BAŞOĞLU "Boyabat Tarihi" isimli eserinde bu kısım ibadethane olarak değerlendirilmektedir. Bu bizce de gerçeğe en yakın olan değerlendirilmektedir. Bu bizce de gerçeğe en yakın olan değerlendirmedir. Durağan halkından yaşlı kimselerin vermiş oldukları bilgilerde bunu doğrulamaktadır. Durağan Kervansaray'ı zamanın en modern tesislerinden biri olarak yapılmıştır. Dinlenme salonu, yatakhane bölümü, aşevi, mescit ve hamamı ile bir bütün olarak yapılan bu Kervansaray'ın yukarıda sözünü ettiğimiz ibadet hane bölümünden sonra hamam bulunmaktadır.Bu ise Türk Milletinin temizliğe verdiği önemi göstermektedir. Gerçekte günümüzde bile Türk Milletinin tarih hamamları avrupalı turistlerin çok ilgisini çekmektedir.

Kervansaray' ın hamamından geriye İsmail Bey Camii'nin Doğusunda Camiiye 5 metre mesafede sadece bir duvar kalmıştır. Hamamda mescide açılan bir kapının da bulunduğu bilinmektedir.

Kervansaray'ın girişinde bir kitabe vardır.Ancak bu kitabe zamanla düşmüştür. Kaybolmaması için İsmail Bey Camii'nin giriş kapısı üzerinde yerleştirilmiştir.Böylece korumaya alınmıştır. 1989 yılında başlanan restorasyon çalışmaları sırasında hitabe buradan alınarak asıl yeri olan Kervansaray'ın kapısına aslına uygun olarak yerleştirilmiştir.

Bekir BAŞOĞLU "Boyabat" isimli kitabında bu kitabenin "Hasan Ağa" adında bir Nahiye Müdürü tarafından okuduğunu belirterek kitabede yazılan bilgileri şu şekilde belirtmektedir:
1- Emre bi imareti hazin - i Han İl menrure fi eyyami Devlet -iz Sultan.
2- El a'zam Şehinşah ile muazzam itibar üd-dünya ve'ddin Ebül Fatih Teyhüsrev.
3- El isfehar i-muazzam Melik-i Mülük İl-Ümera vel-vüzera emin üd Devleti ve'ddin avn ül-islam.
4- Perdvenetü A'zam Süleyman ibnü Ali a'lellahü şenehü nazara ehell ül abdi aakarühüm güher başübnü Abdillahfi zilhicce sene erbaun , sittine ve sittemiye

Arapça olarak mermer taşına yazılan bu kitabenin tercümesi şu şekildedir;
İslamın ve Müslümanların dinin ve devletin yardımcısı vezir, emir ve meliklerin meliki dünyanın ve dinin itibarı Fatih'ler babası Ulu Sultan Keyhüsrev'in emriyle bu Kervansarayı (644 H.) yılında büyük Pervane Süleyman bin Ali yaptırmıştır. İnşaatı kulların fakiri Kühürbaş Bin Abdullah nezaret etmiştir.

Terelek Kaya Mezarı

Durağan Köklen Köyü Kemerbahçe Mahallesi sınırları içinde (Gökdoğan-Kemerbahçe arasında) bulunmaktadır. Terelek Kaya mezarının ilk defa 1944 yılında Ahmet GÖKOĞLU adında bir araştırmacı görüp incelemiştir. Terelek Kaya mezarı çok yüksek bir yerde olup, bulunduğu Gökırmak vadisine hakim durumdadır.Mezarın ön cephesi üç sütundan oluşmaktadır. Her sütun yükseldikçe incelenmektedir. Mezarın ön cephesindeki sütunların üzerinde kabartma kompozisyonları vardır. Bir insanla aslan'ın mücadelesini konu alan resmin sol yanında boynuzlar arasında bir insan başı görülmektedir.

Terelek Kaya mezarının girişi kare şeklindeki kapıdan oluşmaktadır. Duvar ve tabanları dardır. Solda ve arkada iki ölü sediri yapılmıştır. Sedirler birleşik olup yükseklikleri 30 cm.dir.Bazı kaynaklarda bu yapının hititlere, bazı kaynaklarda ise Paflogonyalılara ait olduğu belirtilmektedir. Terelek Kaya mezarının M.Ö 7. Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Ambarkaya Mezarı

Durağan-Vezirköprü karayolu üzerinde Karadeğin Köyü yakınında olup ilçe merkezine 5 Km mesafededir. Mezar odasının kapısı dikdörtgen şeklindedir. Mezara girildikten sonra sağ tarafta bir ölü sediri görülür.Mezarın duvarları dik olup, tabanı kubbe şeklindedir.İşleme ve yontma usulü bakımından çevredeki diger kaya mezarlarına çok benzemektedir. M.Ö 6. Yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Mezar hakkında yeterli bilimsel bir ipucunun bulunmaması bu konudaki bilgilerimizi sınırlı tutmaktadır.

İsmail Bey Camii

Kasabanın en büyük ve en eski camiidir. Osman oğulları zamanında yapılmıştır.Durağan, Kervansaray'ının hemen yanındadır.Camii'nin kitabesinden edinilen bilgilere göre 1283 hicri, 1867 miladi yılında yapılmıştır. 1943 yılında depremden zarar görmüş ve adı İsmail olan bir usta tarafından onarılmıştır.Bu tarihten sonra camii, İsmail Bey Camii diye anılmaya başlanılmıştır.

Kervansaray'ın kitabesinde bu onarım esnasında cami-inin giriş kapısı üzerine yerleştirilmiş ancak, 1989 yılında Kervansaray'ın restore çalışmaları sonucu kitabe buradan alınarak Kervansaray'ın kapısına yani orijinal yerine konulmuştur. Caminin kapısı, minberi ve kürsüsü ağaç kabartma ve oyma tekniği ile yapılmıştır. Çok süslüdür. Camiye daha sonra son cemaat yeri ilave edilmiş ve çatı ile önceden ahşap olan minare yıkılıp, beton arma olarak yeniden yapılmıştır.

Kalfet Camii

Buzluk mevkiinde bulunan Kalfet Camisinin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Çevresindeki köylerin toplanıp Cuma namazı kılmaları için inşa edilmiştir.Çevrenin en eski yumru ağaçtan yapılmış camisidir.İbadete kapalı olup harabe halindedir.

Yağbasan Türbesi

Candaroğulları zamanında 1395 tarihinde yapılmıştır. Yağbasan Köyü alan mahallesindedir. Dört köşe bir temel üzerinde kurulan türbesinin tavanı kubbe biçimindedir. İnşaatında taş, kireç ve kum kullanılmıştır.Türbenin doğuya açılan dar bir kapısı vardır. Eski görünüşe sahip olmayan türbenin, kubbe bölümünün bir kısmı yıkılmış olup, içinde bir mezar bulunmaktadır.Türbede iki tane kitabe vardır.Bu kitabelerde dört kişinin adı geçmektedir. Bunlardan birincisi Süleyman Bey, İkincisi Emir'ül Kebir adını alan Hasan Bey ve diğer ikisi de Hasan Bey'in kardeşleri Polat ve Kutluşah Beylerdir. Türbenin bir kilometre batısında sarı Saltuk Bey, 3 Km Batısında Polat Bey' in mezarları bulunmaktadır.Bu mezarlarda kitabeye rastlanmamıştır. Ayrıca Yeşil kent, Yeşilyurt, Hacı Mahmutlu,(Erenler) ve Sofular Kışla Mahallesinde (Sinan dede) türbeleri mevcuttur.

Buzluk Mağarası

İlçenin 10 km Kuzeyinde ve dağlık bölgededir. Burada Orman İşletme Müdürlüğü'nün binaları bulunmaktadır.Buzluk Mağarası Dağı'nda kayalık bir mevkide tabi olarak "karstik erimeler" sonucunda oluşmuştur.

Mağara yer altında olduğu için çok karanlıktır.Mağarada müthiş bir hava akımı bulunmaktadır. Bu nedenle mağaraya ancak el feneri ile inmek mümkündür.Mağaranın derinliğine bir müttet indikten sonra odaya benzer yerler mevcuttur.Buralarda tabi halde olmuş buzlar bulunur.Yaz aylarında da hava akımı daha fazla olduğu için buz oranı da buna bağlı olarak artar.Buz dolapları bölgede kullanılmaz iken buradan buz çıkarılarak yaz aylarında içme sularını soğutmada kullanılırdı. 1960 ' lı yıllara kadar çıkarılan buzlar ilçe merkezine getirilir ve pazarlarda satılırdı.

Bugün, burası ve çevresi ile birlikte düzenlendiğinde turistik bir yer olabilecek özelliğe sahiptir. Yazın sürekli gidilen bir mesire yeri durumundadır.Soğuk, sertlik derecesi normal, çok iyi içilebilen bir suyu ve çok temiz havası vardır.

Mesire Yerleri

Altınkaya baraj gölü çevresi mavi ile yeşili iç içe yaşadığı güzel bir mesire yeridir. Buzluk Ormanı, Gömlek Ormanı, Yassıalan 'da doğa suyu Geyikardıcı, Durağan Göleti ve Yukarıkaracaören Göleti diğer önemli mesire yerleridir. Buralarda mesire ve dinlenme tesislerinin yakın gelecekte kurulması bölge halkını mutlu edecektir.

Yerel Bir Hikâye

Dede Korkut hikayelerine benzer bir hikaye anlatılır.

Durağan'da adı da "Yılan öyküsü"dür. Efsane şöyle başlar:
Bir kıza günlerden bir gün yılan dadanmış.
Kız söylemiş.
Anama söyleyin.
Salsın eline alsın yılanı.
Anası da demiş.
Salaman elimi, alaman yılanı
Elsiz kalamam, kızsız kalırım.
Kız söylenmiş.
Babama söyleyin
Salsın elini alsın yılanı,
Babası söylenmiş,
Salamam elimi, alamam yılanı
Elsiz kalamam kızsız kalırım.
Nihayetinde kız sevdiği oğlana seslenmiş:
Söyleyin sevdiğime
Salsın elini , alsın yılanı.
Sevdiği söylenmiş:
Salarım elimi, alırım yılanı.
Elsiz kalırım yarsız kalamam, demiş ve yılanı almış.