AYANCIK'IN TARİHİ VE COĞRAFİ YAPISI:

İLÇENİN TARİHÇESİ:


Ayancık İlçesinin tarihi ilk çağlara kadar uzanır. Ayancık ve çevresinde yaşayan ilk kavimler Paflogonyalılar, Amazonlar, Akalar ve Dorlardır. İlk çağda Paflogonya Batı Karadeniz bölümünde Biritanya, Pontusya ve Galatya arasında kalan yerdir. Pafogonyalılar bu bölgede bilinen ilk yerli halktır . M.Ö. 1200 yıllarına kadar Etiler’e bağlı, onların korumaları altında yaşamışlardır.


Ayancık ve çevresi 11. yüzyılın sonlarında ilk kez Danışmentoğullarının egemenliğine girmiştir. Bölge 1204 te Anadolu Selçuklularının, 1259 da Pervaneoğullarının, 1292 de Candaroğullarının eline geçmiştir. 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet Trabzon seferine giderken Sinop ve çevresini Osmanlı Devletine bağlamıştır. Tanzimat Devrine kadar Ayancık ve Çevresi Kastamonu’ ya bağlı dört kadılıktan birinin yönetimi alanı içinde kalmıştır. Tanzimat ile başlayan, daha sonra devam eden yenileşme hareketleri sırasında Ayancık ve çevresinde (Sancak-Kaza) İlçe yönetimi kurulması düşünülmüş, İlçe merkezi olarak da Ayandon (Türkeli İlçesine bağlı Ayazköyü) kabul edilmiştir.


Ayancık ve Ayancık Çayının doğusundaki köylere egemen olan Şükrüoğulları 1860 yıllarda Çaylıoğulları ile anlaşarak İlçe merkezinin Ayancık’ a taşınmasını kendi çıkarları ile uygun görmüşler ve 1860’ lı yıllarda bir değirmen ve birkaç önemsiz yapıdan oluşmuş küçük bir yerleşim yeri olan Ayancık, zaman içinde Kaymakamlık ve Askerlik Şubesi gibi resmi kurumların ve bir çok konut ve ticaret yapılarının kurulması ile hızla gelişmiştir. Alman ve Belçika sermayeli kereste fabrikasının 1929 yılında işletilmeye başlanması, bölge ekonomisi ve sosyal hayatında dönüm noktası olmuştur.

Ayancık bu tarihten sonra sürekli gelişme göstermiştir. 1860 ‘lı yıllarda yapılan eski Hükümet Konağı binası 1952’ de yanmış, yerine bugünkü mevcut bina yapılmıştır.


Ayancık, Cumhuriyetin ilanına kadar Kastamonu İline bağlı iken, Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan idari düzenlemede Sinop İline bağlı İlçe olmuştur.

AYANCIK ve MiLLi MÜCADELE YILLARI

Dört yıl süren milli mücadelede ordumuzun toplam insan kaybı tüm cephelerde 36239'dur.Bunun 980'i subaydır.36239'u erdir. Milli mücadelede Karadeniz halkının ortak özelliği olan, gözüpekliğin, cesaretin, vatan ve millet sevgisiyle kahramanlığın Ayancık'ta şahlandığını görüyoruz.Her 89 şehitten birinin Ayancıklı olduğu düşünülürse, Ermeni harekatından Büyük Taaruza kadar uzanan 4 yıllık muharebenin en ağır kaybının Ayancık'ta olduğu görülür.

En çok şehit veren yerler arasında 404 şehidi ile Ayancık,Antalya( 716 ),Kastamonu (484 ) ve Konya'nın ( 459) ardından 4. sıradadır.Nüfus oranı dikkate alınırsa Ayancık en çok şehit veren yurt köşesidir.

Sinop Baskını ve Erkengüneze Yerleşen Osmanlı Reisleri

Kırım savaşı başladığı sırada bir Rus donanmasının, Boğaz'ın 120 mil açıklarında dolaşmakta olduğu haber alınınca, Büyükdere'de demirli bulunan Osmanlı donanmasından bir hafif gemi filosu, Patrona Osman Paşa komutasında Karadeniz'e açıldı(Ekim 1853).Fırtınaya tutulan Osmanlı gemileri Sinop limanına sığınmak zorunda kaldı. Bir süre sonra Sinop açıklarında amiral Nahimof kumandasında bir Rus filosu görüldü.
Osmanlı filosu kumandanı Osman Paşa da savaşı limanda kabul ederek tertibat aldı ve durumu Babıali'ye bildirdi. Babıali Osman Paşa'ya Ruslar ateş açmadıkça karşılık vermemesini bildirdi. 30 Kasım 1853'te Rus filosu Sinop limanına girdi. Osman Paşa, Babıali'den aldığı emir gereğince ateş emri vermedi; ancak Osmanlı filosunun ikinci kumandanı Piyale Hasan Paşa kendi gemisi olan Nizamiye fırkateyninin iki düşman gemisi arasında kaldığını görünce, emir beklemeden ateş emri verdi.
Ondan sonra da bütün Osmanlı gemileri ateşe başladı. Osmanlı gemilerinin çoğu yara aldı. Savaş bir buçuk saat sürdü. Osmanlı filosundan 2000 kişi öldü, 6 subay ve 150 er de Ruslara esir düştü.

Bu yenilgiden geriye kalan reisler, askerler ve subayların önemli bir kısmı İstanbul'a dönemedi ve bölgenin en güvenli köşesi olarak Ayancık'ı seçtiler. Yine o sıralar sürekli kıyılarımızı top ateşine tutan Rus topçusunun saldırılarından korunabilmek için Maltepe'nin güney sırtlarına, bugünkü Erkengünez mahallesinin bulunduğu yere gelerek yerleştiler.

Ayancık Askerlik Şubesinin Tarihçesi

Ayancık ilçesi Osmanlı devrinin idari taksimatına göre Ayancık çevresindeki 150 kadar köy, dört kadılıkla ve Kastamonu vilayetine bağlı olarak idare edilirmiş. İlçenin teşekkülü 1860-1863 yıllarına rastlar. Askerlik şubesi daha eski olup (Ömer Seyfettin'in babası Yüzbaşı Ömer Şevki Bey 1891'de Ayancık'ta askerlik şubesi reisliği yapmıştı) bugünkü binasında 1990 yılında faaliyete geçmiştir. Bina Hacı Ahmet Vakfıdır. Türkeli ilçesinin 1957 yılında ilçeden ayrılarak müstakil bir ilçe olması nedeni ile burada yeni askerlik şubesi açılmış ve 1972 yılına kadar Ayancık Askerlik Şubesinden ayrılmıştır. 1972 yılında her iki askerlik şubesinin birleştirilmesi ile tekrar Türkeli Askerlik Şubesi, Ayancık'a bağlanmış ve o yıldan buyana Türkeli Askerlik Şubesi işlemleri Ayancık Askerlik Şubesinde yürütülmektedir.

Sarayda Bir Ayancık Paşası

Ünlü Türk sadrazamı.(Ayandon 1811-Manisa 1882). Bir kayıkçının oğluydu. Yeniçeri ocağı kaldırıldığı zaman kurulan Asakiri Mansurei Muhammediye Ordusuna girdi. Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. Askeri Nizamnameleri Fransızcadan Türkçeye çevirdi, mütercim lakabını bu işinden dolayı aldı. Mirliva(1843) ve Darı Şürayı Askeri üyesi ve Ferik oldu(1845). İki yıl sonra Hassa Ordusu müşiri oldu. Üç defa (1851-1855-1857) seraskerliğine getirildi. Kıbrıslı Mehmet Emin Paşanın yerine sadrazam oldu. Bundan sonra Meclisi Vala başkanlığında bulundu ve ikinci defa sadrazamlığa getirildi(1866). 1871'de Divanı Ahkamı Adliye nazırı, 1872'de Midhat Paşa'nın azli üzerine üçüncü defa sadrazam oldu. 1873'de istifa etti. 1876'da İstanbul'da medrese öğrencilerinin sadrazam aleyhine gösterilerde bulunması üzerine Mahmud Nedim Paşa sadrazamlıktan azledildi ve yerine Mehmed Rüştü Paşa getirildi. Abdülhamit II'nin hükümet işlerine karışmasına karşı çıkarak istifa etti. Bir süre sonra beşinci defa sadrazam olduysa da bu son sadrazamlığı bir hafta kadar sürdü. İstanbul'da oturmasına imkan olmadığını anlayarak, Manisa'ya çekildi.

Abdülaziz'in ölümü dolayısıyla açılan davaya karıştırıldı ve yargılandı; ancak herhangi bir cezaya çarptırılmadı. Hayatının geriye kalan kısmını Manisa'da yaşadı ve burada öldü.

Devlet Orman İşletmesi Ayancık Kereste Fabrikası

Kuruluş Tarihçesi:

Kurulduğu yıllarda Avrupa'nın en büyük kereste fabrikalarından biri, yurdumuzun en büyük ve modern fabrikası olan Ayancık kereste fabrikasının kuruluşu;

İşletmenin orman topluluğunu oluşturan Zindan ve Çangal ormanları 10 Şubat 1926 tarihli bir sözleşme ile Tarım Bakanılığı'nca 50 yıl süreyle “Türkiye Kibrit Tekeli Türk Anonim Şirketi'ne verilmiştir. Bu sözleşme, 2 Temmuz 1928'de bu şirket tarafından “Zindan ve Çangal Ormanları Türk Anonim Şirketi'ne devredilmiştir. Kısa adı ZİNGAL A.Ş. olan bu şirket adını, Zindan ve Çangal ormanlarından almıştır.

Ayancık kereste fabrikası 1928 yılında Belçikalı işadamı Bay Filipar tarafından kurulmuştur. Bu şirket 18 yıl süreyle ormanları ve fabrikayı işletmiştir.

Zingal şirketi 10 Haziran 1926 tarihli ana sözleşmenin bazı koşullarına uymadığı ve özellikle ticari zihniyetle ormanı gelişigüzel kullanıp, günde üç vardiya çalışarak, normal istihsalin 3-4 katı bir kapasite ile çalıştırıldığından, kesilen ormanlarımıza karşın gerekli ağaçlandırma çalışmaları ihmal edilerek, ormanlarımız süratle bozulmuş, orman değerlerimiz azalmaya başlamıştır. Bunun üzerine Bakanlar Kurulu'nun 14 Mart 1945 tarih ve 586 no.lu kararı gereğince sözleşme feshedilerek, ormanlarımızın ve fabrikanın işletmesine el konulmuştur. 25 Mart 1945 gün ve 635 sayılı koordinasyon kararı ile fabrikanın “ZİNGAL” şirketinden satın alınması kesinleşmiştir. Zingal şirketi el koyma ve satın alma kararına karşı Danıştay'da dava açmış ve sonuç olarak, hükümetimiz Zingal şirketi ile anlaşarak 27 Ekim 1954 günü anlaşma ile 3.618.587,25 lira karşılığında fabrika tesisleri satın alınmıştır.

Bu tarihten itibaren sözleşme ile şirkete bağlı ormanlar, Sinop Revir Amirliği'ne bağlı Ayancık Bölge Şefliği'ne geçmiş ve hemen sonra Ayancık İşletme Müdürlüğü kurulmuştur.

Fabrika tesisleri geç satın alınmışsa da bütün ormanlara el konulduğundan 27 Nisan 1945 tarihinde Ayancık Devlet İşletmesi resmen faaliyete geçmiştir.

1945 yılından 1967 yılına kadar (Akgöl, Çangal, Çangal örnek, Ciple, Göldağ, İnaltı, Kumluk, Kepez, Kazköy, Handere merkez, Yemişli ve Zindan) olmak üzere 14 bölge halinde faaliyette bulunmuştur.

19 Mart 1967 tarihinde Türkeli işletmesi açıldığından, Kazköy, Zindan ve Ciple bölgeleri bu işletmeye geçmiştir. 25 Şubat 1967 tarihinde de Çatalzeytin işletmesi açılmış ve Handere bölgesi bu işletmeye bağlanmıştır. Çangal örnek bölgesi de Çangal bölgesi ile birleşmiştir.

Bu düzenlemelerden sonra Ayancık Orman İşletmesi 1.Akgöl, 2.Çangal, 3.Göldağ, 4.İnaltı, 5.Kepez, 6.Kumluk, 7.Merkez, 8.Yemişli olmak üzere 8 bölge halinde faaliyetini sürdürmektedir.

Fabrikanın Kuruluş Alanı ve Tarihi Gelişimi:

Fabrika Ayancık ilçesinin kuzeydoğu istikametinde Çayiçi mahallesinde, kuzeyinde Karadeniz, güneyde Ayancık-Sinop sahil yolu ve Ayancık köyü, batısında Ayancık çayı arasında kurulmuştur.

Elli bin m 2 si sosyal, on bin m 2 si su tesisleri, onbeş bin m 2 si tomruk istif alanı, yetmiş bin m 2 si sert ve yumuşak kereste açık istif alanı ve kapalı hangarları, onbeş bin m 2 si de idare binası ve sosyal tesisler olmak üzere yüzaltmış bin m 2 lik bir yerleşme alanına sahiptir.

Ayancık Kereste Fabrikası'nın kuruluşuna 1928 yılında başlanmış, gerekli kerestenin hazırlanması için yatık katrak ve yumuşak katrak bugünkü garaj yerinde faaliyete geçirilmiştir. 1929 yılında, halen boş kalan bugünkü kayın fabrikası inşaatı tamamlanarak, iki katrak, bir talaş makinesi ile yumuşak kereste fabrikası çalışmaya başlamıştır.

1930 yılında bugünkü fabrika yeri makine dairesi inşası tamamlanarak, altı katrak, bir çift şerit ve üç tavan katrağı ile fabrika asıl faaliyetine geçirilmiştir. 1931 yılında tomrukların fabrikaya naklini sağlayan su kanalları inşa edilmiş ve iki yıl içinde tomruk havuzları ile birlikte yumuşak tomruk tranportörü de tamamlanmıştır. Ayancık çayı da fabrikaya tomruk taşımak amacı ile kullanılmıştır. Fakat gerek Zingal şirketi, gerekse ondan önce Ayancık'ta kereste ile uğraşanlar bu yöntemi uzun zaman önce kullanmışlardır. Önce sallar halinde getirilerek keresteler(tomruklar) ormandan Ayancık merkezine indirilmiş. Daha sonra Çayağzı mevkiinde tomruklar el hızarları ile biçilirlermiş.

1891-1893 yılları arasında çocukluğunu yaşadığı Ayancık'tan hatırladığı anılarına bakalım Ömer Seyfettin'in; “O zaman genç bir yüzbaşı olan babamla her vakit önünden geçtiğimiz Çarşı Camii'ni, karşısındaki küçük, harap şadırvanı, içinde binlerce kereste tomruğu yüzen çayı, bazı yıkanmaya gittiğimiz sıcak su hamamı şimdi hatırlamaya çalışırım.”

Kereste fabrikasının kurularak su kanalları, hava hattı ve dekovil hattının yapılmasından sonra bu yolla tomruk taşıma yönteminden vazgeçilmiştir. Şimdilerde, gerek su yolu, gerek hava ve dekovil hattı da kullanılmayıp, ormanla fabrika arasındaki kereste nakli kamyon filosu ile yapılmaktadır.

‘’AYANCIK’’UÇAĞININ TARİHİ ÖYKÜSÜ Turan Gökmenoğlu

İstikbalin ve ülke savunmasının, güçlü bir hava gücü ile yapılabileceğine inanan Atatürk’ün emriyle, 16 Şubat 1924’de ‘’Türk Tayyare Cemiyeti’’ kuruldu.

1925-1934 yılları arasında, hava gücümüzün desteklenmesi amacıyla, Türk Tayyare Cemiyeti tarafından, ülke genelinde bir bağış kampanyası düzenlendi. On yılda elli milyon lira bağış toplanarak, ‘’Türk Silahlı Kuvvetleri’’ne 351 uçak satın alınarak bağışlandı.

Bağışlarla alınan ilk uçak, İtalya’dan 25 Mayıs 1925’de, deniz yolu ile İstanbul’a getirilen ANSALDO A-300.4’dür. 5 Haziran 1925’de uçar duruma getirildi. Türk pilot Vecihi Hürkuş ve İtalyan Lovadina tarafından Ankara’ya uçuruldu. Uçağa ‘’CEYHAN’’ adı verildi.

İtalya’dan alınan bu ilk uçağın motoru sık sık arızalandığı için, bu defa Avrupa’nın en beğenilen ve ihraç edilen Fransız uçağı olan BREGUET BRE.19.7 modeli seçildi.Pilotlarımız bu uçaktan çok memnun kaldı. Bağışlarla alınan uçakların tümü, bu modelin keşif ve bombardıman uçaklarıdır.

Bunlardan bazıları; İnegöl, Görele, Tarsus, Alaçam, Samsun, İstanbul Küçükpazar, Üsküdar, Beyoğlu, Eminönü, İskilip ve Köylüleri ve Safranbolu’dur. Son parti Bre.19.7.B2 model, 650 HP gücünde, 12 silindirli Hispano-Suiza 12 Eb sıra motorla donatılan bu uçaklar, 1934’de hizmete girerek, Eskişehir’de konuşlandırıldı.



Ayancık uçağı 30 Ağustos 1934 Zafer Bayramı'nda, tarihi Halkevi'nin üstünde Ayancık halkını selamlıyor.(sağ üst köşede)


Milli konuların tümünde olduğu gibi, bu bağış kampanyasına da Ayancık halkı ön saflarda katıldı. Ayancık halkının bu fedakarlığına karşılık, uçaklardan birine ‘’AYANCIK’’ adı verildi. Diğer uçaklara da, kampanyaya katılan diğer şehir ve kasabaların adları verildi.

30 Ağustos 1934 ‘’Zafer ve Tayyare Bayramı’’nda, bu uçaklar için isim koyma töreni düzenlendi. Bu törende uçaklara isimleri verilen onüç bağışçı şehrimiz şunlardır:

Bafra, Bartın, Zonguldak, Karadeniz Ereğlisi, Akdağ Madeni, Ayancık, Bolvadin, Çarşamba, Orhangazi, İstanbul Kadıköy, Kartal, Beykoz ve Alpullu’dur.



Abdülhak Savaş 1933 - 1935 yılları Sinop Valisi

Bayram günü ad konma töreni Sinop’ta yapılan Ayancık, Bafra ve Çarşamba uçaklarının isim örtülerinin kaldırılması sırasında büyük heyecanlar yaşandı. Türk Tayyare Cemiyeti Ayancık Şubesi yetkililerinin de hazır bulunduğu törende, ‘’AYANCIK’’ uçağının üstündeki örtünün kaldırılması için Sinop tüccarlarından Hacı Ömerzade İzzet Bey tarafından 30 lira bağışlanarak, açılış kurdelesi Sinop Valisi Abdülhak (Savaş) Bey tarafından kesildi.

Sinop’ta yapılan ad koyma töreninin ardından havalanan ‘’AYANCIK’’ uçağı, Halkevi önünde toplanarak bayramı kutlamakta olan Ayancık halkını selamlıyarak, kasaba semalarında bir süre gösteri uçuşu yaptı. Üzerinde çeşitli teşekkür mesajları yazan renkli kağıtlar attı.



30 Ağustos 1934 günü Sinop'ta yapılan açılış töreninde Ayancık Uçağı.



Sonraki yıllarda da, bayram törenlerine katılan ‘’Ayancık’’ uçağı, Ayancık halkını bayramlama geleneğini sürdürdü.

Uzun yıllar hava kuvvetlerimize hizmet veren bu uçaklar, 1937-40 arası Westland Lysander ile değiştirilerek tarih sahnelerinden çekilerek, müzelerdeki yerlerini aldılar.

1935’de kongre kararı ile cemiyetin adı ‘’Türk Hava Kurumu’’ THK olarak değiştirildi.

Ayancık halkının vefa örneğinin bir simgesi olan ‘’AYANCIK’’ uçağının kardeşlerinden biri günümüzde Yeşilköy’deki ‘’Havacılık Müzesi’’nde sergilenmektedir.

Resimleri, başarı ve anıları bizimle birlikte sonsuza değin yaşamayı sürdürecek...



Ayancık halkının bağışlarıyla alınan Ayancık Uçağı'nın bir benzerinin görünümü.

Tayyareci Nuri Bey



TAYYARECİ NURİ BEY

İlk hava şehitlerimizden ve ilk askeri pilotlarımızdan olan Tayyareci Nuri Bey, Boyabat doğumludur. 1914 yılında yapılan ilk uzak mesafe uçuşu sırasında şehit düşmüştür.

8 Şubat 1914 günü Fethi ve Sadık Beyler Bleriot XI tipindeki Muavenet-i Milliye, Nuri ve İsmail Hakkı Beyler ise Deperdussin tipindeki Prens Celaleddin uçağıyla yolculuğa başladılar. Birlikte yapılması düşünülen uçuşta daha en baştan yaşanan sorunlar nedeniyle iki uçak ayrı ayrı uçmak zorunda kaldılar.

Nuri ve İsmail Hakkı Beylerin uçağı yaşadığı sorunlar nedeniyle Fethi ve Sadık Beylerin uçağına göre geride kaldı. Göreceli olarak daha az sorun yaşayan Fethi ve Sadık Beyler Şam’a kadar ulaşabildiler.

Ne yazık ki uçakları Golan Tepelerini geçtikten sonra Taberiye Gölü yakınlarında düştü. Kazada Fethi ve Sadık Beyler şehit oldular. Kazanın nedeni yüksek türbülans nedeniyle kanat-gövde bağlantısının kırılması olarak düşünülmekteyse de bu görüş hiçbir zaman kanıtlanamamıştır.

Nuri ve İsmail Hakkı Beyler Şam’a ulaştıklarında arkadaşlarının cenazeleriyle karşılaştılar. Yüzbini aşkın kişinin katıldığı cenaze töreninin ardından Nuri ve İsmail Hakkı Beyler artık bitirilmesi daha da önem kazanan yolculuğu tamamlamak üzere havalandılar.

Ancak onların da uçakları Yafa yakınlarında ters rüzgar nedeniyle denize düştü. İsmail Hakkı Bey kurtarıldıysa da Nuri Bey şehit düştü. Fethi, Sadık ve Nuri Beyler ilk hava şehitlerimiz olarak tarihe geçtiler. Bugün Şam’da bulunan Emeviye Camiinin avlusunda yatmaktadırlar.



Tayyareci Nuri Bey, 1914 İstanbul-İskenderiye hava seferi sırasında Şubat 1914’de Halep’te bu fotoğrafın çekilmesinden kısa bir süre sonra, 11 Mart 1914’de Yafa’da düşerek hayatını kaybedince adı ilk hava şehitlerimiz arasına yazıldı. (Bülent Yılmazer)

Alıntı..* Turan Gökmenoğlu, Sinop ve İlçeleri Ayancık Rehberi, İstanbul, 1989, Usta Matbaacı Yayınları, Sayfa 50

** Türkkuşu Dergisi, 1934-35 ciltleri

***www.hvkk.tsk.mil.tr

****www.tayyareci.com

COĞRAFİ YAPISI:


Batı Karadeniz coğrafi bölgesinde yer alan Ayancık İlçesi; Kuzeyde Karadeniz, Güneyde Sinop İli Boyabat İlçesi ve Kastamonu İli Taşköprü İlçeleri, Batıda Sinop İli Türkeli İlçesi ve Doğuda ise Sinop İli Erfelek İlçesi ile çevrilidir. İlçenin İl ile olan bağlantısı 55 Km.’ lik sahil karayolu ile sağlanır.


İlçenin toplam arazisi 86.600 (Ha) olup, Yüzölçümü 866 km2 ve Rakım 10 m.’ dir. İlçe merkezi 202 metre yükseklikteki “Maltepe” ve “Ayantepe” ile deniz arasında Ayancık Çayı Vadisinde kurulmuştur. İlçe adını Ayan tepesinden almıştır.

İlçemiz sınırlı ve toplam 94.500 (Da) büyüklükte tarım arazisine sahiptir. Ancak, % 71.86 gibi büyük bir kısmı tarım dışı arazidir. Tarım arazisi olarak tanımladığımız arazinin sadece % 28.14 lük kısmından ibaret olan arazilerin de, büyük bir kısmını eğimli araziler teşkil etmektedir. Çok az bir kısım arazi ise vadi yataklarındaki küçük düzlüklerden ibarettir.


Buna karşılık, toprak yapısı itibari ile killi ve kalkerli bir karaktere sahip bulunduğundan orman ürünlerinin yetişmesine son derece elverişlidir. Bölgede 53.524,5 (Ha) ağaçlı, 3.388,1 (Ha) ağaçsız olmak üzere toplam 569.912,5 (Ha) ormanlık saha bulunmaktadır. Çok zengin çam, köknar, meşe, gürgen, kayın, dişbudak, karaağaç, kavak türleri ile özellikle Çangal Ormanları “ağaç denizi” olarak nitelendirilir.

Yeşilin her tonunu bu ormanlarda görmek mümkündür. Kıyı şeridindeki çeşitli ağaç türlerinden oluşan bitki örtüsü içine yer yer Akdeniz bitkilerine de rastlanır. Güneye doğru inildikçe iklim kuraklaşmaya başlar ve bozkır bitkileri görülür.


Akgöl yapay bir orman gölüdür. Bunun dışında doğal yada yapay gölü bulunmamaktadır.

Uzunluğu 90 Km. civarında olan ve çok sayıda küçük derenin birleşmesinden oluşan Ayancık Çayı, geniş bir alanın sularını toplayıp tek kol halinde İlçe merkezinden denize dökülür.

Bölgenin en yüksek dağlarına sahip bulunan Ayancık’ın, Kuzey Anadolu sıra dağları üzerindeki Zindan 1750 ve Çangal 1605 metre yükseklikteki dağlarıdır.

Ayancık İlçesi deprem bölgesi sınıflandırılmasında 4. bölgede bulunulmaktadır.

Ayancık 55 km.’ lik sahil yolu ile Sinop İli’ ne bağlanmıştır. İç kesimlerle  olan bağlantısı Çangal yolu üzerinden Kastamonu yolu ile sağlanmaktadır. Bazı İl Merkezleri ile İlçelere olan uzaklıkları Şöyledir: Samsun: 218 km., Kastamonu: 140 km., Ankara: 435 km., İstanbul: 630 km., Türkeli: 35 km., Boyabat: 72 km., Gerze: 94 km., Erfelek  46 km.’ dir. İlçeler arası ulaşım minibüslerle sağlanmaktadır.

İklim : Ayancık yöresinde tipik Karadeniz iklimi egemendir. Kışları serin ve yağışlı, yazları kurak ve nemlidir.

Sıcaklık : Yıllık ortalama sıcaklık 14.0 C’ derece’ dir. En yüksek ortalama Temmuz ayında olup, 22.2 C’, en düşük ortalama sıcaklık ise Ocak-Şubat aylarında oluşan 6.6 C’ dir. . Deniz suyu sıcaklığı Haziran ve Temmuz ayları itibariyle ortalama 23-24 derecedir.

Nem Oranı : Yıllık ortalama nisbi nem oranı % 72’ dir. Nem oranı en yüksek değerine % 76 ile Mart, en düşük değerine ise %70 ile Haziran, Temmuz ve Aralık aylarında ulaşmaktadır.

Yağış : Yıllık ortalama yağış 1003,1 mm’ dir. En çok yağış 139,2 mm ile Aralık, en az yağış 34,9 mm ile Temmuz ayında görülmektedir. Yüksek kesimleri kış sezonu süresince genelde karla kaplı geçer.

Rüzgar : Yılda fırtınalı gün sayısı ortalama 9,2’ dir. En çok esen rüzgar güney, en kuvvetli rüzgarlar ise kuzey ve kuzeybatı rüzgarlarıdır.

Bitki Örtüsü : Yörenin doğal bitki örtüsünü ormanlar oluşturmaktadır. Bitki örtüsü çok zengin ve yoğun olup, yükselti kuşaklarına göre farklılaşmaktadır. Kıyı kesiminde yayvan yapraklı orman dokusu, makilik ve fundalıklar ile kültür bitkileri yaygındır. Kıyıdan itibaren yükseldikçe iğne yapraklı ağaç ve bitki türleri yoğunluk kazanmaktadır. Ormanlarda çam, köknar, meşe, gürgen, kayın, dişbudak, karaağaç, ıhlamur, çınar, kestane, kavak çeşitli maki ve çalı türleri yer almaktadır.

NÜFUS DURUMU:

İlçemizin nüfus kayıtlarına göre açık kayıtlı nüfusu 113.457 dir.

1990 yılında İlçenin merkez nüfusu 10.418, köylerinin nüfusu 25.625 ve toplam nüfusu 36.043 iken;

22 Ekim 2000 tarihinde yapılan genel nüfus sayımı sonuçlarına göre; İlçenin merkez nüfusu 10.919, köylerin in nüfusu 15.128 , toplam nüfus ise 26.047’ ye düşmüştür.

Kilometrekareye 33 kişi düşmekte olup, nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasının altındadır.

Nüfus düşüşünün en önemli nedeni ÖRÜS Kereste - Sunta fabrikasının özelleştirilmesi ve Hava Radar Üssünün Ayancık’ tan taşınması sonucu iş sahalarının yetersiz kalmasıyla istihdamda meydana gelen azalmadır. Genç nüfus sürekli olarak İlçe dışına yada yurt dışına işçi olarak göç etmektedir. Bununla birlikte yaz sezonu tatilini geçirmek amacıyla gelenlerle yaz döneminde İlçe nüfusu 50.000 civarına çıkmaktadır.

İlimiz ilçeleri arası genel nüfus durumuna göre İlçemiz Boyabat ve Durağan İlçelerinden sonra 3 üncü, İlçe merkezi nüfus durumuna göre ise 2 inci sırada bulunmaktadır.

İDARİ DURUM

Ayancık İlçe merkezinin 4 mahallesi vardır. İlçemizin 71 köyü ve bu köylerin 243 bağlısı bulunmaktadır. Köy ve Bağlı toplamı 314’ tür. Bu durum, dağınık yerleşmenin niteliği hakkında yeterli bir fikir verebilir. Kırsal alandaki bu dağınık yerleşme altyapı hizmetlerinin verilmesine sınırlama getirmektedir.

İlçe Merkezi dışında belediye teşkilatı bulunmamaktadır.

Ayancık İlçesi; Kuzeyde Karadeniz, Doğuda Erfelek İlçesi , Güneyde Boyabat İlçesi ve Kastamonu İli Taşköprü İlçesi, Batıda Türkeli İlçesi ile çevrilmiştir.

SANAYİ

Ayancık ilçesinin ekonomik sektörünü tarım-ormancılık-balıkçılık ile küçük sanayi ve (orman ürünlerinin taşınması suretiyle) nakliyecilik oluşturmaktadır.

Ayancık altyapı yatırımlarının ve ulaşım ağının yetersizliği nedeniyle geri kalmış ekonomik bir yapıya sahiptir. Bu nedenle ilçeden sürekli yurt içi ve yurt dışına göç yaşanmaktadır. İlçe halkının en önemli gelir kaynağını yurt dışında çalışan işçilerin gönderdikleri döviz oluşturmaktadır.

Nüfusun yaklaşık üçte ikisi kırsal kesimde yaşamakta ve geçimini tarım ve ormancılıktan kazanmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşları gibi hizmet sektörü ilçenin diğer önemli ekonomik sektörüdür.

Sinop ilinin 1994 yılında Kalkınmada Birinci Derecede Öncelikli İller kapsamına alınmasından sonra ilçede ufak çapta da olsa özellikle tekstil alanında özel sektör tarafından küçük ve orta ölçekli işletmeler açılmıştır. İlçenin en önemli sanayi kuruluşları; İlçenin en önemli sanayi kuruluşları; Kereste ve Yonga Levha Fabrikası Ayancık Orman Ürünleri Sanayi ve Tic. A.Ş. (AYORSAN ), Taciroğlu Orman ürünleri Ticaret ve A.Ş. , Ayancık Mobilya ve Ders Araçları Üretim ve Pazarlama A.Ş. ve Yenikonak Köyündeki keten stok durumuna göre faaliyet gösteren Keten İşleme Fabrikası'dır.

İlçe merkezinde Akbank , Halk Bankası , Ziraat Bankası ve İş Bankası olmak üzere 4 adet banka mevcuttur.

Nakliyeciler Kooperatifine bağlı 170 kamyon bulunmaktadır. Eskiden 650 olan bu sayı ORÜS Kereste Fabrikasının özelleştirilmesi ve kapasitesinin düşmesi nedenleri ile meydana gelen göçler sonucu azalmıştır.

Yörenin sahip olduğu deniz kıyıları mevsimin kısalığına rağmen turizm hareketlerinin odak noktasını oluşturmaktadır. Tüm sahil kesimi konaklama tesisleri, kampingler ve günübirlik tesisler gibi yatırımların gerçekleştirilmesine müsaittir.

Balıkçılık anılan faaliyetleri destekleyen doğal bir geçim kaynağı olma özelliğini korumuştur. Ayrıca küçük çapta ve sınırlı tarım arazisinde çiftçilik ve hayvancılık yapıla gelmiştir.

Küçük el sanatlarını teşkil eden keten üretimi ve dokuması ile "Ayancık Bürümcüğü" adı verilen giysi imali, halı-kilim dokuma, iskemle, ambalaj sandığı yapımı, sepet ve küfe örücülüğü, kapı-pencere ve doğrama işleri ile bunların satışı da ticari faaliyetler arasında sayılabilir.

İlçe merkezinde haftanın her Pazartesi ve Cuma günleri kurulan pazarında, her yıl Temmuz ayının son haftasında gerçekleştirilen Ayancık Kültür Sanat ve Keten Festivali süresince ve her yıl 18-22 eylül arasında kurulan panayırda, köylerden ve civar İl ve ilçelerden gelenlerle, ticari faaliyetlerde bir hareketlilik yaşanmaktadır.

Yöre halkı İlçe merkezinde Pazartesi ve Cuma günleri kurulan hafta pazarında köyde ürettiği ihtiyaç fazlası süt, yumurta, bal, yaş sebze ve meyve ile, fındık kestane, ceviz vb. ürünleri satarak değerlendirmekte ve aile ekonomisine katkı sağlamaktadır.

İlçemizin toplam arazisi 86.600 hektar olup bu arazinin 24.350 hektarı tarıma elverişli arazi olarak değerlendirilebilir.
Tarım arazisi olarak tanımladığımız ve İlçemiz arazisinin sadece % 28.14 lük kısmından ibaret olan arazilerin de, büyük bir kısmını eğimli araziler teşkil etmektedir. Çok az bir kısım arazi ise vadi yataklarındaki küçük düzlüklerden ibarettir. Çiftçilerin büyük kısmının arazi toplamı 250 dekarın altından kalmaktadır. Bu araziler de engebeli ve çok küçük parçalardan oluşmaktadır. Yaklaşık 5.500 civarında küçük çiftçi ailesi bulunmaktadır. Tarım arazilerinin, eğimli ve yıllık yağış miktarının fazla olması sebebi ile erozyondan fazla etkilenmektedir.

İlçemizde 30 civarında aile balıkçılıkla uğraşmakta ve geçimini bu yolla temin etmektedir. Yöre hem balık çeşidi bakımından hem de balık miktarı bakımından oldukça zengindir. Mevsimine göre Kalkan, Lüfer, Palamut, Mezgit, İstavrit, Barbunya, Kefal ve Hamsi gibi balıklar ekonomik önemi olan balıklardır.

İlçede Hayvancılık ve Arıcılık alanında da son yıllarda bir canlılık gözlenmektedir. İlçemize bağlı köylerde 19 Tarımsal Kalkınma, 1 Su Ürünleri, 1 Tarım Kredi kooperatifi olmak üzere 21 tarımsal amaçlı kooperatif mevcuttur.

Sonuç olarak: Sanayi, Ticaret, Tarım ve Hayvancılık sektörlerinin mevcut durumu; İlçe ekonomisinin içe dönük, durgun ve gelişmemiş olduğunu açıkça göstermektedir.

TURİZM ALANLARI

Ayancık ilçesi çevresinin dağlık ve ormanlık alanlardan oluşması ve Küre Dağlarının yüksek tepelerinin ilçe sınırlarında olması nedeni ile orman içi pek çok dinlenme alanı ve yaylalara sahiptir. Bu yaylaların en önemlileri Çangal , Akgöl ve Karlık Yaylalarıdır.

ÇANGAL : Ayancık-Kastamonu yolunun 25. km sinde yoldan 3 km içeride bulunan Çangal ; orman içindeki açıklık alana kurulmuş bir yerleşim yeridir. Burada Orman İşletmesine ait idare binaları , misafirhane ve lojmanlar bulunmaktadır. Binalar tek katlı olup arazi üzerinde dağınık vaziyettedir.

Küçük bir tatil köyü havası yaratılmıştır. Tesisler Ayancık kereste Fabrikasını kuran Belçikalı ve Almanlar tarafından 1930 lu yıllarda inşa edilmişlerdir. Etrafındaki geniş Göknar ormanları ve yakın köylerle birlikte kış turizmi , av ve dağ turizmi için uygun olup tesis yapmaya oldukça müsaitttir.

AKGÖL : Ayancık ilçesinin güneyinde Ayancık-Kastamonu yolunun 31.km sinde, yoldan da 5 km içeride bulunan Akgöl ; 1200 metre yüksekliktedir. Etraftaki sık göknar ormanları içinden akan iki çayın birleştirerek oluşturduğu göl ortalama 3 dönüm alan kaplamaktadır. Gölün yanında orman işletmesine ait bir tesis bulunmaktadır. Günübirlik piknik için uygun olan göl civarındaki orman içlerinde piknik masaları ve ızgara yerleri bulunmaktadır. Çevre ormanlarda yaban domuzu, ayı, kurt, çakal ve tavşan gibi av hayvanları mevcuttur.

Akgöl'e ulaşmak için inilen 5km lik yol stabilize olup buradan da İnaltı bölgesine doğru yol devam etmektedir. Bu yol üzerinde bulunan İnaltı Mağarası ve Kanyonları safari turlar ve yürüyüşler için de müsaittir. Kış mevsiminin uzun geçtiği bölgede küçük kayak pistlerinin de yapılabileceği uygun orman içi boşluklar mevcuttur.

KARLIK YAYLASI VE DÜDENİ : Akgöl ve İnaltı Mağarası ile hemen hemen aynı bölge üzerinde bulunan Karlık yaylası 1600 metre yüksekliğe sahip geniş bir yayladır. Zengin bir orman yapısından sonra ulaşılan yaylada orman idaresine ait bir telsiz istasyonu ve gözetleme kulesi bulunmaktadır. Bölgenin en yüksek tepelerinden biri olan yayladan açık ve bulutsuz havalarda Sinop İnce burun açıkları ve şehir ışıkları rahatça görülmektedir.

Geniş otlaklardan oluşan yaylanın en büyük özelliği Karlık Düdenidir. Bölgenin jeomorfolojik yapısından kaynaklanarak oluşan bu düden iki yamacın arasında çökmüş bir alan görünümü vermektedir. Buradaki kayalık kesime ulaşıldığında Buradan aşağıya doğru uzanan bir mağara daha olduğu görülmektedir. Bu mağaranın yapısı ve bölgenin yüksek olması nedeni ile burada biriken karlar yaz aylarında Ağustos sonuna kadar erimemekte olup , oluşan bu kar kütükleri eski yıllarda yaz aylarında çevre köylüler tarafından kullanılmakta imiş. Bölgeye de adını veren bu düden mağarası ve çevresi yayla turizmi ve meyilli otlakları nedeniyle çim kayağı için oldukça uygun ortamlara sahiptir.

İNALTI KANYONLARI : Ayancık - Kastamonu yolunun 17. km sinden ayrılan stabilize yol ile ulaşılan kanyonlar ve mağara ilçenin en güzel rekreasyon alanlarındandır. Yol güzergahında inaltı yerleşmesi ve Alabalık Tesisleri de bulunmaktadır. Tesislerden sonra ulaşılan kanyon yolunun bir tarafı sarp kayalık öbür tarafı çay yatağından oluşmaktadır. Birkaç yerde çayın içinden geçen yol çay suları yüksek olmadıkça taksiler tarafından da kolaylıkla aşılabilmektedir. Ancak kar sularının eridiği ilkbahar ayları ile sonbahar aylarında yalnızca arazi taşıtları ile geçilebilmektedir. Zaman zaman da ağaç köprülerden geçilerek ilerleyen yol safari turları için oldukça müsait doğal bir parkurdur.

Kanyonun en can alıcı bölümü ; sarp kayalıklardan akan suların oluşturduğu küçük şelaleler ve çamur ve yosunların oluşturduğu sarkıt ve traventenlerin bulunduğu 1 km lik mesafedir. Bu alanı gruplar ve ziyaretçiler özellikle yürüyerek geçmeyi tercih etmektedirler. Kanyonun bitiminde orman içinde devam eden yol Alabalık Üretme tesislerini de (kapalı) geride bıraktıktan sonra İnaltı Köyüne ulaşmaktadır. Ormanlardan tomruk nakletmek için kullanılan Eski buharlı trenin dekovil hattının da geçtiği kanyonu iki vadisinde bulunan orman idaresine ait terkedilmiş barakalar kanyon ve bölge turizmi canlandığında tesis olarak kullanılmaya oldukça müsaittir.

İNALTI MAĞARASI : İnaltı Köyü köyün hemen arka yamacında bulunan mağara ile ünlenmiştir. Deniz seviyesinden 1070 m. yüksekte olan mağaranın oldukça büyük olan ağzı köyden görülebilmektedir. Köyde biraz soluklandıktan sonra yaklaşık 500 metrelik bir tırmanıştan sonra mağaraya ulaşılmaktayken, 2002-03 yıllarında yapılan yol ile mağaranın 50 m. altına kadar araçla gidilebilmektedir. Buradan 50 metrelik merdivenle mağaranın ağzına ulaşılabilir. Mağara ağzında geniş bir sahanlık bulunmaktadır.

İnaltı mağarası gerek mağara içi damlataşları ve arkeolojik özelliği, gerekse de doğal çevrenin güzelliği nedeniyle, turizm amaçlı kullanıma son derece uygun şartlara sahiptir.

Ortalama uzunluğu 7500 metre olan mağaranın son noktası girişten 24 metre aşağıdadır. Doğu-batı yönünde büyük bir (S) çizerek uzanan mağaranın giriş ağzı ve gerisindeki salonun tavan yüksekliği 20 metreden fazla, genişliği ise 18 metredir. Giriş salonu boyu 125 m, tavan yüksekliği 6-22 m, genişliği 7-13 metreler arasında değişen düzgün bir galeriye açılır. Bu galeri mağaranın en geniş ve en kuru bölümüdür. Buradan sonra daralarak ilerleyen mağarada sarkıt, dikit, sütun, örtü ve duvar damlataşları, damlataş havuzları görülmeye başlar. Yatay gelişmiş kaynak konumlu fosil bir mağara inaltı mağarasında damlataşların çoğu genişlemiş olan orta bölümde yer almaktadır. Buna karşılık mağara tabanına yakın alt kesimlerde ve su düzeyinin hemen üzerinde Karnabahar ve Patlamış Mısır şekilli damlataşlar da bulunmaktadır. Mağaranın içinde yer yer su birikintilerine rastlanmakta olup bazıları ilerlemeyi zorlaştıracak şekilde derindir. Mağara girişinde görülen duvar kalıntıları, tarihi dönemlerde iskan alanı olarak kullanıldığı sanılan mağaraya arkeolojik değer de katmaktadır.

İnaltı mağarasının elektrifikasyonu, trafo, kapı, merdiveni, çeşme ve tuvaleti yapılmış; mağara içindeki gezi güzergahı ve kır kahvesi yapım çalışmaları devam etmektedir.

Mağara Civarında Kanyon, Akgöl ve Karlık Yaylası ve Düdeni gibi doğal güzelliklerin de bulunması mağaranın önemini daha da arttırmaktadır. Hazırlanan projelerle günübirlik ziyaretçilerin ihtiyaçlarına yönelik tesislerin yapılması yanında çoğunluğu boş olan köy evlerinin de pansiyon olarak kullanılma açılması planlanmaktadır.

Konaklama Tesisleri

Belediye Apart Otel : Yalı Mahallesi sahil şeridi üzerinde bulunan otel 58 yatak kapasitelidir. Önü deniz arkası orman olan otel iki katlı özel bir mimariye sahiptir. Otel kompleksi içinde 200 kişilik restaurant, bar, lobi kafeterya ve teras restaurant bulunmaktadır. Odalar balkon ve terasa sahip olup sıcak su ve telefon mevcuttur. Ayrıca otel bünyesinde 3 adet bungalov ev ile 1 adet de köy evi mevcuttur.
Rezervasyon - Telefon : 0(368) 613 11 37 - 613 35 63

Saymoz Otel : Yalı Mahallesi İskele meydanında denize nazır bulunan otel 40 yatak kapasiteli olup otelin cafe-bar ve yazlık çay bahçesi mevcuttur.
Rezervasyon - Telefon : 0(368) 613 10 39

Karahan Otel : Yalı mahallesinde Belediye Apart otele bitişik , 5 katlı olarak inşa edilen otel 50 yatak kapasiteli olup cafe,barı mevcuttur. Kahvaltı verilebilen otelde yemek ihtiyacı bitişikteki Apart otelin lokantasından karşılanabilir.
Rezervasyon - Telefon : 0(368) 613 19 74 - 613 10 87

Yavuzlar Otel : İlçemiz Yalı mahallesi Ömer Seyfettin caddesi üzerinde Falaka Cafe Bar Restaurantla birlikte yeni faaliyete geçmiş olup 40 yatak kapasitelidir.
Rezervasyon Tel - Faks : 0(368) 613 55 15

Kuğu Yalısı Apart Otel - Kamping : İlçenin batısında şehirden 3 km ilerideki Kuğu Yalısı mevkisindeki koya kurulmuş otel iki katlı 36 yatak kapasiteli bir tesistir.
Rezervasyon-Telefon : 0(368) 613 25 92

Gökay Aile Pansiyonu : Şehir içinde Yukarı Erkengünez mevkisinde bulunan 5 katlı bir binanın iki katı aile pansiyonu olarak düzenlenmiş ve hizmete sokulmuştur.
Rezervasyon - Telefon : 0 (368) 613 24 34 - 613 27 93

Tarihi ve Arkeolojik Değerler

Sinop ili tarihi ve arkeolojik değerler bakımından zengin olmakla birlikte aynı yoğunluk Ayancık ve civarında görülmemektedir. Bununla birlikte ilçenin en önemli eserleri;

ESKİ CEZAEVİ (KİLİSE) : Yalı Mahallesi sahil kesiminde bulunan bina eski bir kilise yapısı olup yıllarca cezaevi olarak kullanılmıştır. Bizans dönemine ait olan ve bugün boş olan bina düzenlendiğinde kültür merkezi olarak kullanılmaya müsaittir.

İSTEFAN KAYA MEZARLARI : Ön tarih devirlerinden kalan ve henüz hiç bir bilimsel araştırmanın yapılmadığı Pontus Krallarına ait kaya mezarları İlçenin batısındaki İstefan, (Çaylıoğlu) köyü sınırları içinde bulunmaktadır.

İSTEFAN SULU KİLİSESİ : Yine aynı yerleşim yerinde istefan burnunun batı yakasında, toprak altında olup içi toprak ve su dolu haldedir. Galerilerinden biri toprak üstündedir. Halk içinin su dolu olması ve çevresinin de su kaynağı yönünden çok zengin olması nedeni ile buraya sulu kilise adını vermiştir. Henüz hiçbir kazı çalışması yapılmadığı alanda eski bir höyük bulunmaktadır.

YALI CAMİİ : 1981 yılında Ömer Seyfettin'in hikayesini anlattığı Ayancık Camiidir. Bilinmeyen bir nedenle yıkılmış ve yerine 1908 yılında şimdiki Yalı Camii yapılmıştır.

AYANCIK ASKERLİK ŞUBESİ : 1900 yılında, İstefan'daki kilise harabelerinin sutunları kullanılarak, aynı üslupla inşa edilen ve Askerlik Şubesi binası olarak kullanılan bina restore edilmiştir. Kesme taştan yapılan binanın ön cephesi sutunlu ve iki kat halindedir. Yapımında kilise harabesinden getirilen taşlar kullanılmıştır.


Hazırlayan : Kemal Sönmez

Alıntılar: http://www.ayancuk.com Turan Gökmenoğlu, Sinop ve İlçeleri Ayancık Rehberi, İstanbul, 1989, Usta Matbaacı Yayını www.burctaslari.com