Tarihin İlk Uçak Gemisini Batıran:
Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul Aker Kimdir?
Mustafa Ertuğrul, 1861 yılında, bir zamanlar Türklerin vatanı olan Girit’in Hanya ilçesinde dünyaya gelmiştir. Günümüzde, Türk toplumundan daha çok yabancılar tarafından tanınan Mustafa Ertuğrul, 1912 yılında Harp Okulundan topçu subayı olarak mezun olmuştur. Katıldığı ilk savaş 1915 yılındaki Çanakkale Cephesinde olmuştur. Burada, ANZAC Birliklerinin çıkartma yaptığı en tehlikeli bölgede bulunan 27. Alay ile birlikte üstün başarı göstermiştir. İleride manevi babası olacak Yarbay Şefik Aker ise 27. Alay Komutanı olarak bu savaşta bulunmuştur. Çanakkale Savaşındaki başarılarından dolayı Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul, Osmanlı Harp Madalyası ve Alman Demir Haç Madalyası ile ödüllendirilmiştir ancak kendisini büyük üne kavuşturan asıl etkinliği Çanakkale Cephesi sonrasında görülmüştür.
Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul ve Akdeniz’e Yönelmiş Dört Dağ Topu
Birinci Dünya Savaşı sırasında,Sultan Abdülhamid Osmanlı Donanmasını Haliç’te çürüttüğü için Türklere ait bir donanma bulunmamaktadır. Hatta bu yüzden savaş öncesi İngilizlere ve Fransızlara pek çok gemi ve denizaltı siparişi verilmiştir. Bunlardan en ünlüleri ise halka ağır vergiler yüklenerek hatta bazı yerlerde mülklerine el koyarak toplanmış milyonlarca lira karşılığı sipariş edilmiş Sultan Osman ve Reşadiye Savaş Gemileridir. Bu iki savaş gemisinin yanı sıra çeşitli zırhlılar, denizaltılar ve destroyerler ile torpido muhrip gemileri, keşif gemileri de sipariş verilmiştir ancak Osmanlı Devletinin Almanlarla savaşa gireceğini düşünen Britanya Bahriye Bakanı Winston Churchill gemilerin teslim edilmesine engel olmuş fakat tüm siparişlerin parasını almıştır. Bunun üzerine bir başka zamanın öyküsü olacak Bahriye Nazırlığının yetkilisi olarak Newcastle’a gelen Rauf (Orbay) Bey’in elinin boş dönmesi ve bundan önce de gemiyi teslim almak için bölgeye gelmiş 500 Türk Denizcinin İngilizlerle yaşadığı silahlı çatışma olayları yaşanmıştır.
Bütün bu donanmasızlık ve öngörüsüzlük ile Türk Ordusu, 1. Dünya Savaşında kendi denizlerini koruyamamış, Süveyş Kanalına basit botlarla çıkartma yapmak istemiş, kendi topraklarında Suriye’de kıyıdan asker yürütememiş, çöllerin içine girmek zorunda kalmış, Çanakkale’ye gelen düşman donanmasına hiç bir engel koyamamıştır. Bununla birlikte, Anadoluda doğru düzgün yol olmadığı için Türk Ordusu bütün birliklerine günlük kumanyalarını Ege ve Marmara bölgesinde, yelkenlilerle dağıtmak çaresini bulmuştur. Ancak İngiliz-Fransız donanmaları, Ege’deki Meis Limanı gibi pek çok limanı merkez üssü haline getirdiği için bu yelkenliler batırılıyor ve Türk Ordusu açlığa mahkum kalıyordu. Meis Adasındaki Donanmanın asıl görevi sadece Osmanlının ikmalini kesmek değil aynı zamanda bütün Doğu Akdeniz’in güvenliğini sağlamaktı. Bu yüzden Çanakkale’deki 5. Orduyu yönetiminde bulunduran Limon Won Sanders, gizli bir emirle İtalyanların elinde ve İngiliz-Fransız denetimindeki Meis Adası’na yaklaşan gemilerin batırılabilmesi için gizli bir emir verir.
Böylece, Müttefiklerin Osmanlının yerleşim yerlerini bombalaması, un fabrikalarını bombalaması ya da sivilleri öldürmesi, Osmanlı Ordusunu aç bırakması da engellenebileceği gibi karşı donanmanın Doğu Akdenizdeki rotası daraltılacaktı. Gelen emir üstüne Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul, 30 kadar askerle birlikte 2 ay boyunca dört dağ topunu, gülleleri ve yaşam malzemelerini Aydın’dan Antalya’nın Kaş bölgesinde, Meis Adasının tam karşısında bulunan burna taşıdı. Başta gelen emir, Meis Adasının alınmasıydı ancak Osmanlı Ordusunda ne doğru düzgün kıyafet ne de cephane ya da çıkarma için imkan olmamasından dolayı, düşmanın kıyıdan uzaklaştırılması ve taciz edilmesi hedeflendi. 7,7’lik 4 Erhard Alman yapımı Dağ Topunun ise bu konuda yardımcı olup olmayacağı dahi başlarda belirsizdi.
Tarihin Batırılan İlk Uçak Gemisi HMS BEEN MY CHREE
1907 yılında yapılmış bir yolcu gemisi olan HMS Been My Chree, savaş amacına uygun olarak bir uçak gemisine dönüştürülmüş, 118 metrelik bir gemidir, saatte 24,5 mil yol alabilen gemi altı deniz savaş uçağı taşıyabilmektedir. Kastellorizio adasını işgal etmiş Fransız Ordusunun bölgedeki Türk hareketliliğini incelemek için uçak keşfi talep etmesi üzerine Meis Adasına önceden gelen HMS Been My Chree adlı gemiye karşı hazırlıklar önceden başlamıştı.27 Aralık 1916 günü saat öğleden sonra bir sularında ise Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul başlattığı ateşi şöyle anlatmaktadır.
Türk
askeri savaşa hazırlanıyordu. Kopacak kıyameti
beklerken gözlerim dürbünle düşman gemisine
kitlenmişti. Meis, bir pazar gününün tatil
havasını yaşıyordu. Saldırı
hazırlıkları tamamlandıkça, bizim
taraftaki hareketlilik sessizliğe büründü.
Herkesin gözü verecek olduğum emirdeydi. 13.25’te
aylardan beri karşısındaki yabancı çığlıklarına
dişini sıkıp susmuş dört ağız
birden ateş kusmaya başlamıştı.
“İlk
grubun ateşi gemiye isabet etti. İkinci grubun ateşi
ise geminin tayyare hangarına isabet etti ve müthiş
bir yangın başlattı. Benzin deposunu sonradan
vurduğumuzu öğrendiğimiz gemi mürettabatı
öyle bir yangınla karşı karşıyaydı
ki baş toplarını bize çevirdiği halde ateş
etme fırsatı bulamadı. Mürettabatı denize
atlayarak kaçmaya başlamıştı. Koskocaman
gemi karşımızda homurdular çıkararak
yanıyordu, yavaş yavaş yaralı başını
denize sokuyordu, 36 dakika içerisinde ise Been My Chree
denize gömüldü.”
Topçu
Mülazım Mustafa Ertuğrul Bu olay ile Yüzbaşı
Mustafa Ertuğrul ve birliği dünya tarihinde ilk kez
uçak gemisi batıran birlik oldu. O gün, Meis
Limanına bağlı bulunan 200’e yakın yelkenli
gemi ve sandal da aynı savaş içerisinde batırılmış,
Doğu Akdenizdeki Müttefik donanması bir şok
yaşamıştır.
HMS Been My Chree’nin batırılışı ile şoka giren Müttefikler, Osmanlı yerleşim birimlerini daha sert bombalamaya başlamış ve bir intikam arayışına girmişti. Yelkenliler daha sık batırılıyor ve gerek olmadığı halde düşman kıyı şeritten giderek asıl hakimi göstermeye çalışıyordu. Bu durum karşısında sabrı kırılan Mustafa Ertuğrul bir plan yapar ve bağlı olduğu 135. Alay Komutanı Alman Yarbayına planını kabul ettirmek için çabalar.
Anılarında şöyle demektedir;
“Müsade
edin bir başka yöne gidiyormuş gibi yaparak Ağva
Koyuna (Şimdiki Antalya-Kemer) gideyim, Limana hakim noktalara
bataryalarımı yerleştireyim. Emrime verilecek bir
yelkenli ile düşman gemilerini bu koya çekerek
batırabilirim.”
Türk askerinin batırılan yelkenliler dolayısı ile günlük kumanyalarını alamayışı Mustafa Ertuğrul’u bu planı uygulamaya itmiştir. 13 Aralık 1917 günü Fransızların kovalayacağından emin olduğu bir yelkenliyi onlara gönderir. Fransız Kruvazörü Paris II ve Alexandra adlı iki savaş gemisini peşine takmayı başarır. Ağva Koyuna düşman gemilerinin girmesi ile yelkenlinin güvenli bölgeye girmesi aynı ana denk gelir ve ateş başlatılır. Sadece 18 dakika içerisinde Paris II sulara gömülür, Alexandra ise kaçarak kurtulur, bu saldırıda 145 kez ateşlenen topların 110’u isabetli olmuştur. Bu da düşmanın korkusunu iyice arttırmıştır çünkü karşılarında hata affetmeyen bir subay vardır.
Paris II Kruvazörünün hikayesi ise batmasıyla bitmez, batan geminin dumanları arasında mürettabat canının derdine suda çırpınmaktadır. Türklerin ateş açacağını düşünmüşlerdir ancak bekledikleri olmamış aksine Türkler suya girerek onları kurtarmış ve kıyıya çekmiştir. Köylüler ve askerler gömleklerini yırtmış, yaralarını sarmıştır, kendilerine bakacak sıhhi malzemesi olmayan askerler var olanı da düşman askerinin esir yaralılarına harcamıştır. Buradaki esirler arasında ise Avrupa’da Türk Dostu olduğu için hiç sevilmeyen Pierre Loti’nin yeğeni Yüzbaşı Rolen vardır. O da Türk Askerinin ve Ulusunun savunulmasında Pierre Loti gibi emek sarfedecek ve şöyle diyecektir;
“Gıyaben
sevdiğim bu asil Milletin şimdi karşısındayım,
sizlere ne diyeceğimi bilemiyorum.”
Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul, bu olayı anılarında şöyle anlatmaktadır;
“Esirlerin
içinde Bahriye Erkan-ı Harp Teğmeni ve Fransa’da
tanınmış savaşçılardan Rolen ve
sevdiği köpeği Mastik de bulunuyordu. Sahile çıkan
erlerin hepsi bitkin ancak 13’ü ayrıca yaralıydı.
Yaralılar dikkatle sarılarak köye nakledildi. Azami
şefkat ve merhamet karşısında şaşıran
bu zavallılar, Türk askerinin ve insanının yüzüne
tuhaf tuhaf bakıyordu. İçlerinde bulundukları
sıcak duruma inanamıyorlardı. Yaralarını
sarmak için sargı bezlerimiz ya da paketlerimiz yoktu. Bu
bedbahtların yaralarını sarmak için
bataryamdaki Kahramanların bazıları sanki kendilerine
öğretilmiş gibi üst gömleklerini çıkarttılar
ve parçaladılar, onların yaralarını
sardılar. Büyük Türk Neferinin gösterdiği
bu asil davranış karşısında esirler
ağlayarak neferimizin boynuna sarılıyor, yüzlerini,
gözlerini öpüyordu.”
Daha sonra ise Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul, attığı toplardan birisi gemideki Fransız Bayrağına geldiği için gemi kaptanından özür dileyerek Türk Ulusunun özündeki kişiliği yansıtan bir başka asil davranışı sergilemiştir. Fransızlar, Türkler için bayrağın ne ifade ettiğini ise tekrar Gazi Antep Savaşlarında yaşayacaktı.
Paris II Kruvazörünün batırılması ile Müttefikler yeniden Osmanlı sahillerini bombardımana tutar ancak bir süre sonra top atış menzilinin dışına çıkarlar ve daha açıktan seyrederler. İngiliz-Fransız donanmasında artık çılgın bir topçu subayından ve bataryasından bahis geçmektedir. Alexandra, görevini gerçekleştirirken itina ile topçu menzilinin dışında olmaya gayret gösterdiğinden, Mustafa Ertuğrul bu gemiyi bataryası ile batıramayacağını bilmekteydi. O yüzden yeni bir plan hazırlamıştı.
“Herhangi bir yelkenlinin kaburgalarını kaplayan iç tahtaları sökülecek, Mümkün olduğu kadar patlayıcı da içine yerleştirilecek. Bütün patlayıcı bir fünyeye bağlanacak, fünye ise kaburganın içine yerleştirilen sandıklara bağlı olacaktı. Sandıklar mutlaka bir vinç ile yukarıya taşınacaktı, bu sırada ise patlama gerçekleşecekti.”
Plana göre, Mustafa Ertuğrul Alexandra’yı kendi merakı ve ihmali ile öldürmeyi hedeflemişti, 8 Mart 1918 günü ise planını uygulamaya koydu. Portakal yüklü yelkenli, sahilden üç km. açığa konmuştu ve Alexdanra’nın kıyıdan görülmesiyle de tüm plan adım adım gerçekleşmeye başlamıştı. Yelkenlinin mürettabatı, Alexandra’yı görünce suya atlamış ve kaçarak yüzmeye başlamıştı, Alexandra ise önce yelkenliden uzaklaşmış ancak sonra geri gelmişti. Önce yüzerek bir Fransız er yelkenliye çıktı ve inceleme yaptı. Hiç bir sorun olmadığını söylemişti, ardından Yelkenlinin yanına giden Alexandra, portakalların zehirli olabileceğinden şüphelendi ve gemi doktoruna bir kaç örnek götürdü. Herhangi bir zehir belirtisi de olmayınca, Gemi Kaptanı bir yelkenli dolusu portakal ele geçirdiği için mürettabatıyla mutlu olmuştu. Gemiye taşınması emrini verdikten sonra ise planın asıl kısmı gerçekleşmişti. Fünye son sandığa konmuştu ve son sandığın alınması ile siyah bir dumanla kaplı kızgın sarı renginde bir patlama görüldü. Geminin gövdesinde açılan gedik ile mürettabat filikalara koştu, gemi ise gövdesinden ters dönerek Akdenizin mavi mezarlığına önceki arkadaşlarının yanına katılmıştı.
El Konulmayan Tek Osmanlı Bataryası ve Kurtuluş Savaşının İlk Topçu Bataryası
Mondoros Ateşkes Anlaşması ihanetiyle birlikte Osmanlı Ordusundaki tüm silahlar toplanmaya başlanmıştı. Aydın bölgesindeki birliklerin silahlarının toplanması için ise Ben My Chree’nin eski Kaptanı Charles R. Samson görevlendirilmişti. Eski düşmanı Mustafa Ertuğrul’u gördüğünde duygulanan Samson, “Bu bataryanın silahlarını almak askerlik şerefine aykırıdır.” diyerek bu dört sahra topunun kamalarını sökmemiştir.
El konulmayan bu dört sahra topu ise Kurtuluş Savaşındaki Türk Ordusunun ilk topçu bataryasını oluşturmuştur. Manevi Babası Yarbay Şefik gibi Mustafa Ertuğrul da Kurtuluş Savaşına katılmıştır. Aydın ve çevresinde sevilen, ünlü bir komutan olduğu için Demirci Mehmet Efe gibi eşkıyaların Kuva-i Milliye kapsamında örgütlenerek yararlılık gösterilmesine de o kıvılcım çakmıştır. Savaş boyunca ise topçu bataryası ile iş başında olmuş, Manevi Babası Yarbay Şefik ise Antalya bölgesinde İtalyanlardan silah alım işlerini yönetmekten 6. Tümen, 7. Tümen gibi komutanlıklardan Divan-ı Harbi Mahsusi Başkanlığına kadar çeşitli görevlerde bulunmuştur.
Soyadı kanunun çıkması ile Manevi Babası Yarbay Şefik “Aker” soyadını almıştır. Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul da Komutanının soyadını alarak Mustafa Ertuğrul Aker olmuştur, daha sonra ise Şefik Aker’in kızı ile evlenerek onun ailesi ile birleşir. Belirli sürelerde CHP Antalya İl Başkanlığı da yapan Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul Aker, Antalya’da bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından ziyaret edilmiş ve anılarını yazması için onun tarafından ikna edilmiştir. Yaşamı boyunca, istese mebus ya da vali olabilecekken makam ya da mevki istememiş ve 1946 yılında emekli olmuştur. Bu başarıları elde ettiğinde 23 yaşında olması ise asıl hayret verici etken olmuştur, ressam olması sayesinde de savaş boyunca yaşananları kendisi çizebilmiştir.
Donanma
İane Madalyası
Osmanlı Liyakat Madalyası
Alman
Demir Haç Madalyası
İstiklal Madalyası
Prusya
Liyakat Madalyası
Cedit Girit Madalyası
Harp
Madalyası (Çanakkale, Kafkaasya, Galiçya, Irak,
Mısır Savaşlarında verilmiştir.)
Çanakkale’de
düşürdüğü İngiliz uçağındaki
pilotun şapkasındaki rozet, hatıra madalyası
olarak verilmiştir.
Avusturya 305 no’lu havan topu
birliği rozeti, hatıra madalyası olarak verilmiştir.